GAZETE içinde Hasan Pulur’a “hoca” deriz. Hoca yazmıştı.
Osmanlı paşası olayda ölen, yaralanan askerlerden önce dönemin cephane ve erzak taşıyıcısı katırların durumlarıyla ilgilenmiş.
“Katırlar ölü mü sağ mı?
İşe yarar haldeler mi?”
Afyonkarahisar’daki cephane patlamasında ölen ve yaralanan askerlerimiz için “patlama sebebi kaza mı, yoksa terör eylemi mi” tartışmasının öne çıkması bu yazıyı hatırlattı.
25 can yitirmişiz.
Nefesler tutulmuş patlama sebebinin açıklanması bekleniyor.
Ertuğrul Özkök “sanki herkesin içten içe ‘aman terör eylemi olmasın’ diye dua ettiğini” yazdı.
PKK eylemi olursa yaratacağı öfke selinin nerede, nasıl patlayacağı bilinmeyen ama kaygısı ürpertici olasılıkta hissediliyordu.
Kaza da elbette çok acı ama hiç değilse PKK hainliğine göre teselli tarafı var.
Hala bu kaygı sürmekte.
Çünkü...
Kesin bir açıklama henüz yok.
Acaba “kaza” olasılığı öne alınarak ve “olası nedenler” sıralanarak bilinç altlarında “aman PKK eylemi olmasın” temennisinin yansıması mı?
- El bombaları Alman malı... En az 80 yıllık... Pimleri de o yüzden takılı...
- Neredeyse hurdaya çıkması gereken el bombalarında metal yorgunluğu mu vardı?
- Kısa dönem asker 6 günlük-20 günlük acemi erlere böylesi duyarlı mühimmat kasaları taşıtıldığı için mi kaza?
- Karanlıkta, askeri araç farları ışığında el bombası kasalarını taşıtmanın ne gereği vardı? Bu acele neden? Gündüz niye yapılmadı bu taşıma işi?
- Tuğgeneralin yerine komutanlığa albay getirilmiş, bu acele devir teslim işini çabuklaştırmak için miydi?
- Hayır mesele “devir teslim” değil “teftiş geliyormuş ona hazırlık olamaz mı?”
........................
Daha bir dizi “olası kaza nedeni...”
Elbette bunlar irdelenmeli.
Araştırmacı gazetecilik yapılmalı.
Ama...
Yitirdiğimiz canların, bu fidan gibi gençlerimizin böylesine önüne geçmemeli.
Bir bakan “takdir-i ilahi” dedi.
Ardından “erlerden biri namaz kılmak için çıkmış, o kurtuldu” diye ilave etti.
Bu ikisini bir araya getirerek “mesaj verdi” gibi bir iddiada bulunmuyorum.
Böyle bir kastının da olduğuna inanmak istemem.
Ancak...
Yanlış algılamalara açık söylemlerden uzak durmaya özen göstermekte sayılamayacak fayda var.
Hem de “kaza sebepleri olarak sıralananlardan” çok daha fazla.
GERİLİM HASADI
LİDERLER “gerilimi” severler ve kullanırlar.
Siyasette “gerilim” taşları, tuğlaları bir arada sağlam ve sıkı sıkıya tutan “harç” gibidir.
Tabanda safları sıklaştırır.
Bütünleştirir.
Gri bölgelerde gezinen taraftarı geri çeker, omuz omuza ortak tavra zorlar.
Gerilim süreçlerinde “ılımlı” taraftar neredeyse “hain” duruma düşeceğini fark eder, kendi partisinin saflarına döner.
PKK’nın Suriye manzaralarında kendine de bir fırsat çıktığı inancıyla şiddeti tırmandırdığı şu süreçte Türkiye’nin yumuşak karnı yaklaşan yerel seçimler ve onu izleyecek cumhurbaşkanlığı seçimidir.
Liderler tabanında safları sıkıştırmak zorunda hissediyor olabilirler kendilerini.
Türkiye’de “Cumhurbaşkanlığı seçimi” hep netameli olmuştur.
Olaylıdır.
Sadece Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilme sürecinde siyasetin yakalandığı fırtınayı hatırlayalım yeter.
Her şey bir yana görev süresinin ve ikinci kez seçilmenin aydınlanması bile ancak 5’inci yılında aydınlanabildi.
Türkiye siyasetinde çok önemli bir kavşak olacak 2014 Cumhurbaşkanı seçimi başlı başına bir “siyasi migren...”
Buna bir de yerel seçimlerin 2013’e alınmasını ekleyin.
Ve de PKK terörünün Cumhuriyet tarihinde en kanlı kalkışımını hesaba katın.
.........................
Şu çok kritik süreçte bütün mesele sandık hesaplarının üstüne çıkabilmektir.
Liderler ve partiler gerilim siyasetlerinin açtığı uçurumu farkederek bunu bırakmaları gereğine inanmalıdır.
Bugün için siyaset yapanlar “politikacı”, yarınlar ve gelecek nesiller için siyaset yapanlar “devlet adamıdır.”
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025