İSRAİL uçaklarının Suriye’deki araştırma enstitüsünü vurarak “yer ile yeksan etmesi” sıradan bir bombalama değil.
Arkasında çok önemli bir neden var.
“İyi haber alan kaynaklarıma” göre hedef, “Suriye’nin kimyasal stoklarını yok etmek ve araştırma enstitüsünde bunların yeniden üretilmelerini” önlemek...
Kendi içinde muhaliflerle böylesine başı dertteyken Suriye Başkanı Esad’ın İsrail’e saldıracağını ve kimyasal kullanacağını düşünmek elbette akla zarar.
Peki...
Esad’ın muhaliflere kimyasal kullanmasını önlemek miydi amaç?
Doğru cevaplardan biri budur. Dışarıya karşı vitrin düzenlemesi de bu gerekçeyle yapılmıştır.
Ama...
Asıl neden “o kimyasalların, muhalefet ortak paydasında yer alan El Kaide dahil bazı radikal grupların eline geçmesidir.”
Bu silahların İsrail’e karşı eylemlerde kullanılma olasılığını sıfırlamaktır.
Bir adım ötesi ise “kimyasalların Esad yönetimi tarafından Lübnan’daki Hizbullah güçlerine verilmesi” olasılığıdır.
Suriye’nin araştırma enstitüsünü İsrail jetlerinin bombalarla gömmesinin bir diğer önemli nedeni işte bu.
........................
Aynı olasılıklar Türkiye için de potansiyel tehdit olarak görülmeli.
Radikal unsurların ellerine geçebilecek “kimyasallar” gün gelir Türkiye sınırları içinde -bazı olası- eylemlerde kullanılabilir.
El Kaide’nin İstanbul’da sinagog, İngiltere Başkonsolosluğu ve Zincirlikuyu’daki -şimdi otel olarak hizmet veren- banka binasına kanlı eylemleri hafızalardan silinmiş değil.
“Suriye kimyasal kullanıyor mu” tartışması kadar “Suriye’nin kimyasal stokları muhalefet cephesindeki radikal grupların eline geçerse” ihtimalini de göz önünde tutmak da önemlidir.
Hatta...
Ulusal güvenlik için daha önde gelir.
Şİİ-SÜNNİ DENGESİ
ANKARA istemese de tarihin akışı Türkiye’yi Ortadoğu’da mezhepler arası denge senaryosunun “başrolüne” itiyor.
İran, Irak nüfusunun çoğunluğu, Suriye’deki azınlık ve Lübnan nüfusunun bir bölümü “Şii blokunu” oluşturuyor.
İsrail’in ve -ABD politikasında dominant- Musevilerin kesinlikle kabul edemeyecekleri “olmak ya da olmamak” sorunudur bu.
İran resmi politika olarak “İsrail’i Ortadoğu’dan silmeyi” açıklamış, nükleer silahlanmanın eşiğindeki büyük devlet.
Musevilerin “yeminli” düşmanı.
Şii blokunda yer alan ülkeleri saydım ama onlara -azınlıkta olsalar bile- körfez emirliklerindeki diğerlerini de ekleyin.
İran-Suriye-Lübnan Hizbullah’ı hilali “Suriye’deki iç savaşla” kırıldı sayılır.
Ama...
Irak’taki Başbakan Maliki yönetimiyle büyük Şii nüfus İran’a -hayli- yakın.
Sünni bloktaki Suudi Arabistan ve emirlikler “Şii hilal” kıskacında.
Bu durumda Şii bloka güçlü ve büyük bir ülkenin liderlik etmesi, Şiilere karşı denge kurulması gerekiyor.
Tarihin akışı böylece Türkiye’yi o Sünni blok liderliğine itmekte.
OYSA...
Türkiye anayasa ile belirlenmiş “laik” devlet.
Nüfusunda Sünniler çoğunlukta olmakla beraber Aleviler de sayısal ve ağırlık olarak önemli. Aleviler bu ulusun kurucu unsurlarından.
Ve...
Türkiye tüm nüfusunu kucaklayan bir devlet.
Sınırlarının ötesindekileri de dinlerine, mezheplerine, inanç ya da inançsızlıklarına göre değerlendirmez.
Bunlara karşın Türkiye’nin Kuzey Irak Kürtleriyle yakınlaşmasından başlayarak, Suriye muhalefetine uzanan desteği de bir tarihi akış gerçeği.
1’inci Dünya Savaşı sonrası batının Ortadoğu’da cetvelle çizdiği sınırlar dikiş atıyor.
Senaryoda yazılmış başrol değil ama laik Türkiye olarak Ortadoğu’da denge kuran büyük “devlet misyonu” üstlenilebilir.
Nükleer eşiğindeki İran ve Şii çoğunluğa dayalı bir Ortadoğu haritasında Türkiye “misyonsuz” kalamaz.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025