Yılbaşını Çek Cumhu-riyeti’nin başkenti Prag’da geçirdim.
Alandan otele giderken şoförümüz “Pavel”le lafladık.
“Prag ekonomisini” sordum.
Birinci sırada “turizm...” (*)
Dünyanın her tarafından, her dilden turist akıyor Prag’a.
Bir yazar, bir kentin ekonomisine bu kadar mı katkı yapabilir?
Kafka, Prag’ı çekim alanına dönüştürmüş.
Büyük yazarın doğduğu, yetiştiği, eserlerini yazdığı Prag okurlarının görmek tutkusuna düştüğü bir kent.
Kafka’nın adını taşıyan meydan...
Kafka Cafe dolup taşıyor.
Bu ağırlık merkezinin etrafında Prag tiyatro, bale, opera, klasik müzik, resim sanatlarıyla halkalar halinde kenti kucaklıyor.
YAKIN zamana kadar Çekler ve Slovaklar aynı “çatı devlet” altındaydı: “Çekoslavakya...”
Bu topraklar önce “Avusturya- Macaristan İmparatorluğu”, sonra Hitler Almanyası ve ardından komünist Sovyetler Birliği’nin pençesi altındaydı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren uzun süre komünist rejimin kıskacında kaldı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazandı ama bu kez de “Çeklerle Slovaklar hâlâ birlikte yaşasınlar mı yoksa iki devlete mi ayrılsınlar” tartışması başladı.
1992’de ülke barışçı bir şekilde “Çek Cumhuriyeti” ve “Slovakya” olarak bölündü.
Böylesine büyük ve kritik karar nasıl alınır?
En azından halka sorulur?
Yani... “Referandum.”
Ama hayır...
Çek lider Vaclav Klaus ve Slovak lider Vladimir Meciar aralarında görüşüyorlar.
23 Temmuz 1992’de iki ülkenin ayrılması için anlaşıyorlar.
31 Aralık 1992’den itibaren de fiilen ve hukuken “ayrılma” gerçekleşiyor.
Tarihe “kadife boşanma” diye geçen olay sadece bu kadar.
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ
ÇEKLERE sordum:
“Sizin için bu kadar kritik bir kararı nasıl iki kişinin ağzından çıkacak sözlere bıraktınız?
Ve kararı nasıl kabulleniverdiniz?”
Cevapları ilginç:
“Biz önce Nazi, sonra Sovyetler Birliği döneminde tepeden emirlerle yönetilmeye alıştık.
Kimse bize ‘ne düşünüyorsunuz’ diye sormadı on yıllarca!
İki lider karar verdi, biz de uyduk.”
Peki Çekler ve Slovaklar arasında birbirinden hoşnutsuzluk var mıymış?
“Hayır... Aralarında kız alıp vermişler, komşulukları sorunsuzmuş, birbirlerinin işyerlerinde çalışmışlar, ortaklık yapmışlar. Hatta kökenlerinin Çek mi Slovak mı olduğunu sormazlarmış, bilmezlermiş. (Türkiye’de büyük çoğunluk hâlâ komşusunun, arkadaşının Türk mü , Kürt mü olduğunu sormaz, bilmez.)”
Peki neden “ayrıldılar?”
Çek ve Slovak liderleri (daha çok Slovak lider) kendi çöplüğünün horozu olmak istemiş. Sadece “kişisel” siyasi ihtiras.
NEDEN SAVAŞALIM Kİ?
İKİ devlet arasında sanki ayrılık yokmuş gibi halklar birbirlerinin ülkesinde ikamet ediyor, kız alıp veriyor, ortak iş yapıyorlar.
Sanki hiç ayrılık olmamış.
Sordum:
“Referandum (halk oylaması) yapılsaydı sandıklardan ‘ayrılalım’ kararı çıkar mıydı?”
Bu soruyu yönelttiğim Çek ya da Slovak bir tek kişiden bile “evet” cevabını almadım.
........................
Ya bir “iç savaş” olsaydı?
“Neden savaşalım ki” dediler?
........................
(*) “Skoda otomobiller, ünlü Bohemia kristalleri de ekonominin lokomotifleri.”