Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

1 Mart muhtırası doğru mu olmuştu, yanlış mı sorusunu şimdi bir kez daha sormak zamanıdır.
...................
ABD, Irak’taki bayrağını indirdi.
Artık orada sadece 150 askeri kalacak.
2003’te İkinci Körfez Harekâtı’ndan bu yana geçen 8 yıl sonra nasıl bir Irak var Türkiye’nin yanı başında?
Kuzey Irak’ta, Özerk Kürt devleti... Bağdat’ta bir zamanlar Abdullah Öcalan’la kanka olan Talabani Cumhurbaşkanı...
Orta Irak’ta hâlâ büyük can kayıpları yaşanan terör saldırıları hedefindeki merkezi yönetim.
Şii İran’ın nüfus bölgesine dönüşen Güney Irak...
Kuzey Irak’ta Kandil ve çevresine egemen silahlı güç karargâhı ve üssü, Güney’e doğru sarkan kampları Bağdat’ta temsilciliği ile kökleri yayılmış PKK gerçeği/tehdidi...
Kuzey Irak ve Güney Irak petrol bölgeleri ama bağlı olduğu Bağdat’taki merkezi yönetimi takmıyor.
Özellikle Kuzey Irak’taki Barzani’lere bağlı coğrafyanın petrol üretimi etkili bir ekonomik silah ama merkeze koklatmıyor bile.
Dilediği şirketlere imtiyaz hakları veriyor, aslan payını alıyor.
Bağdat’taki merkezi yönetim “bu imtiyazları tanımadığını, geçerli saymadığını” tekrarlayıp duruyor ama Erbil’in taktığı yok.
Güney Irak da Kürt coğrafyasındaki “benim petrolüm benimdir” zihniyetine sıcak bakıyor.
Karbon kâğıdından kopyalanmış gibi aynı tavrı koyabilir.
Yani...
Bir yandan Araplarla Kürtler...
Öte yandan Sünnilerle Şiiler...
Dışarıdan parmaklayanlar...
Zaten kapanmamış yaraların kabuklarına tırnak atanlar...
Çarşının karışacağı ve bu işin karakolda biteceği söylenebilir.
Tüm bunlar bir yana Kuzey Irak’taki PKK sorununun “akut” hale gelmiş olması bile yeter.
8 yıl sonrasının bu fotoğrafı Türkiye’nin hayrına vesile mi?

Haberin Devamı

MAZİYE BİR BAK
BİR de AK Parti’nin Meclis’te reddettiği teskere takvim yaprağındaki Irak fotoğrafına bakalım.
Kuzey Irak özerk Kürt yönetimi falan yoktu.
Talabani ile Barzani Kuzey Irak Kürtlerini ikiye ayıran “düşman kardeşlerdi...”
Özerk devleti, Irak Cumhurbaşkanlığı’nı, Talabani’ye ve Barzani’ye kırmızı Irak pasaportları geçin, dış seyahatleri için pasaport yerine geçen belgelerini bile Türkiye verirdi.
Kuzey Irak Kürt lideri Türkiye’ye gizlice gelmiş, MİT tesislerinde konuk edilmişti ve “nasıl olur bu” diye kıyametler kopmuştu.
ABD, “Irak harekâtı için ne NATO’ya ne BM’ye ne de bir başka devlete ihtiyacımız var sadece Türkiye’nin desteği yeter” mesajları veriyordu.
Türkiye’nin Kuzey Irak’a kuvvetlerini sokması üsler kurması koşulu kabul edilmişti.
Bugün, Ankara’nın çok istediği dağlık sınırın öte yanındaki düzlükte silahlı kuvvetleriyle “tampon bölge” oluşturmak ve PKK geçişlerini böylece önlemek nasıl da hafif kalıyor..!
1 Mart tezkeresi Meclis’te reddedildikten sonra Kuzey Irak Kürtleri ABD’nin kankası oldu.
Öncelik kazandı.
PKK bölgede dilediği gibi at koşturmak imkânını elde etti.
8 yıl boyunca Türkiye’de çok kan döktü.
Şimdi...
Durum daha da karışık, çok daha tehlikeli.
1 Mart tezkeresinin geçmemesi “hayırlara vesile mi” olmuş?

Haberin Devamı

2 GERÇEK
DEMAGOJİYE ve polemiğe girmenin hiç gereği yok.
Zaten Erdoğan ve Gül 1 Mart muhtırasının Meclis’ten geçmesini yürekten istiyorlardı.
Bunun Türkiye için yararını görüyorlardı.
ABD’ye güvence verilmişti.
Bir süredir harekâtın Türkiye üzerinden yapılması için ABD limanları genişletiyor, çıkarma için donatıyordu.
Güneydoğu’da lojistik üstler kurmak üzere toprak alıyor veya kiralıyordu.
“Meclis’te teskereyi reddettirmeyi kafasına koymuş olan bir iktidar” bütün bu hazırlıkların yapılmasına izin verir miydi?
O nedenle 1 Mart’ı izleyen süreçle “iktidarın çok doğru siyasetiyle teskere reddedilmiştir” gibi söylemler/satırlar kıymet-i harbiyyeden yoksundur.
Zevahiri kurtarmak çabasıdır.
İşin aslı “teskerenin oy çoğunluğuyla kabul edildiği ancak dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın ‘nitelikli oy çoğunluğu gerekirdi, salt oy çoğunluğu yetmez’ söylemiyle redde imza attığıdır, böylece Gül ve Erdoğan’a kötü sürpriz yaptığıdır.”
Kaldı ki o teskere birkaç gün sonra aynı Meclis’te bir kez daha oylandı, kabul edildi.
Ama geç kalınmıştı.
ABD, “Irak’a harekâtı Güney’e kaydırdığını” açıklamıştı.
Washington’da “aldatılmışlık” duygusu sert tepkilere dönüşürken, Ankara aracılarla, TÜSİAD’cılarla buzları eritmeye çabalıyordu.
Kuzey Irak’taki irtibat/istihbarat ekibinin binasına Amerikalı timin baskını ve başlarına çuvallar geçirilerek götürülmeleri o sürecin simgesidir.
Korkarım...
1 Mart teskeresiyle asıl bundan sonra başımıza “Kandil” markalı çoraplar örülecek.
“Muharebenin başında yapılan karargâh hatası bazen sonuna kadar sorun olur” söylemi kurmayların kuralıdır.