Polemikleri teğet geçerek “AB’nin Türkiye için önemini” konuşalım.
......................
- EKONOMİ
Bakın Ortadoğu türbülansta...
Türkiye’nin Suriye’ye, Irak’a, Mısır’a ihracatı yere çakıldı.
Rusya dar boğazlarda.
Rusya’ya ihracatta “kazık fren” görüntüsü tabak gibi ortada.
Yüzde 35’i mumla ararız.
Amerika zaten Türkiye’ye “kota” uyguluyor.
Ne kaldı?
Hindistan’a, Pakistan’a, Çin’e, Japonya’ya satarak mı kara delik kapatılacak?
Yoksa...
Zayıf Afrika pazarına mı?
Geriye gene iyi kötü Türkiye ihracatının yarısından fazlasını alan AB ülkeleri kalıyor.
Gerçi AB’nin durumu da öyle pek ahım şahım değil ama hâlâ tüketim çıtası daha da düşmeyecek -nispeten- istikrarlı pazar Avrupa’dır.
.......................
Bu harita “turizm” gelirleri için de geçerlidir.
Rus turistlerin rezervasyonları şimdiden üçte bir oranında iptal edildi bile.
ABD zaten çoktan kurumak üzere.
Sebep “çatışmalar coğrafyası” Ortadoğu...
......................
Türkiye elindekilerin hepsinden güçlü olan “joker kart” AB’yi oyun dışı tutamaz.
- YABANCI SERMAYE
Türkiye’nin AB’ye “tam üyelik” görüşmeleri, uluslararası platformda bir “statü” algısı oluşturmuştur.
Herhangi bir “üçüncü dünya ülkesi” değil “Avrupalı olmanın gereklerini, basamakları tek tek çıkarak yerine getirmekte olan” bir Türkiye imajı önemlidir.
Kararların tek kişinin iki dudağı arasında olmadığı, bütün kurumları ve kurallarıyla işleyen demokratik istikrar, Batı standartlarına uyum sağlamakta olan devlet yapılanması, Avrupa kriterlerinde yargı -tam olmasa bile- “yaklaşık” denebilecek değerlendirmelere neden olmuştur.
Hatta bu “tam değil” ile “yaklaşık öyle” değerlendirmeleri arasındaki fark başka kurumlarla karşılanmıştır.
Örneğin...
Dış yatırımlar dahil uluslararası sermaye ile Türkiye arasında ortaya çıkabilecek hukuki anlaşmazlıkların çözümü için “hakem sistemi” kabul edilmişti.
Türkiye, AB’den uzaklaştığı ölçüde, dış yatırımlar dahil yabancı sermayede “tereddütler” tırmanışa geçer, “soru işaretleri” kümeleşir.
İç tasarrufu yetersiz olan Türkiye’nin ekonomik büyümesini sürdürebilmesi için “dış sermaye” hayat suyudur.
AB’den uzaklaşmak, demokrasi, hukuk, özgür rekabet, şeffaflık, Avrupa bürokrasi standartları ve bir dizi önemli değerin varlığı konusunda kuşkulara davetiyedir.
......................
Demokrasi, insan hakları, çağdaş yaşam standartlarında yol haritasından sapmaların nelere mal olacağını ayrıca yazmak malumu ilan olur.
Diğer kıtaları ve ülkeleri koyun bir yana, İslam coğrafyasındaki bütün devletler ve toplumlar için AB eşiğindeki laik Türkiye “üst ligde oynayan büyük dünya takımı”dır.
Ve...
Türkiye’nin bütünlüğü açısından bakıldığında da “AB’ye tam üye olabilecek bir Türkiye” umuttur.
Düz mantıkla bile Güneydoğu’dan bir baba “çocuğunun AB üyesi olabilecek Avrupalı Türkiye pasaportunu taşımasını” ister.
Fantezi değil.
“Bask bölgesinde” ayrılıkçıların oranı İspanya’nın AB’ye tam üyeliğiyle birlikte inişe geçmiştir.
Ceplerindeki AB pasaportu onlara İspanya ya da Avrupa’daki herhangi bir ülkenin vatandaşıyla “tam eşit” bir “üst kimlik/güvence” kazandırmıştır.
Fransa’nın Baskları, Bretonları, Korsikalıları, İtalya’nın Sardunyalıları ve daha bir dizi etnisite için de bu üst kimlik birleştirici olmuştur.
Son referandumda İskoçya’nın, “İngiltere Birleşik Krallığı’nda kalma kararında” da AB “üst kimlik” psikolojisi motor rolünü oynamıştır.
Kökümüz elbette bu topraklarda ama şairin yazdığı Anadolu’daki “kısrağın başı” Batı’ya dönük.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025