Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Temmuz 2015’ten bu yana yaşanmakta olan alacakaranlığa “soluk” da olsa bir “ışık...”
Diyarbakırlıları hatta civar ilçelerden halkı “sokağa dökme” çağrısı toplumda “sanılan / beklenilen” ilgiyi görmedi.
Gerçi güvenlik güçleri kente girişlerde “sıkı kontrol” uyguladı, kentte TOMA’lar ve “tasarrufsuz(!)” gaz kullandı ama zaten Demirtaş’ın çağrısına gelenlerin sayısı da azdı.
Bir kez daha yöre halkı “PKK terörüne, hendek savaşlarına, otonomi ilanına dayanak olmaya” soğuk baktığını ortaya koydu.
Oysa...
“Mikro hedef” 10 binleri hatta 100 binleri sel suları gibi caddelere döküp, güvenlik güçleri barikatlarını aşarak Sur’daki son direnişi sürdüren 15-20 PKK’lıyı kurtarmaktı. Kalabalığın arasına karışmaları/gizlenmeleri sağlanacaktı.
“Niyet okuyor” değilim. Bölgedeki kanaat önderleri ve gazetecilerle konuşmalarımdan aldığım izlenim bu.
Yukarıda “sanılan/beklenilen” katılım olmadığına işaret ettim.
Çünkü, aynı kaynaklardan dinlediğime göre, “Kobani’nin IŞİD’in eline düşmesini önlemek üzere gene çağrıyla 6-7 Ekim’de toplanan 100 binler” hedeflenmiş.
Bu bakımdan sadece “Sur” çapında değil daha geniş çerçevede bakılırsa PKK strateji üreticilerine de bir mesajdır.
Sokak savaşı stratejisinin esası olan “halk tabanı” oluşmuyor.
Bu da -belki- “caydırıcı” etki yapabilir.
Sonuç...
Kandil’in “kent savaşları” aşaması “halktan kopuk” kaldı.

Haberin Devamı

BAHAR BEKLENTİSİ
BUNA karşılık “beklenti” neydi?
Güneydoğu’nun 10-15 duyarlı yerleşkesi seçilecek.
Buralarda başarı kazanılarak, böylece “örnekler oluşturularak” kent savaşları halkı da yanına alarak “kentlerde yaygınlaşacaktı.”
Baharla birlikte, dağdakiler de “düze” inecek, kent savaşlarını sürdürenlerin sayısı geometrik diziyle artacaktı.
Dünya kamuoyuna “halkın da yanlarında olduğu” algısı yaratılacaktı.
Tramplen tahtası kırılınca bu sıçrama da olmadı.
Bahar için “halkla birlikte direniş tsunamisi” planı için kötü başlangıç.
Burada...
Güvenlik güçlerinin -olabildiğince- özenli operasyonuna da işaret etmekte fayda var.
Operasyonlarda “sivillere zarar vermeden” sonuca ilerlemek -zaten insani ilkeler gereği doğal olsa da- “halkın tepkisini çekmemek” bakımından da psikolojik artıdır.
PKK’lılara “Teslim ol” çağrılarının yanı sıra, çatışmaların sürdüğü mahallelerde halka çıkışları için “güvenli koridorlar” açmak, PKK’lılardan temizlenen yerlerde sağlık, gıda yardımları yapmak, çocuklara çikolata ikram etmek gibi sevecen yaklaşımlar sadece bunlara tanık olan mahalle sakinlerini değil, TV ekranlarında görüntüleri izleyen yöre halkını da etkiledi sanıyorum.
Bu özenli tutum nedeniyle de operasyonlar uzadı.
Fakat...
PKK’lılarla onların canlı kalkan gibi kullandıkları mahallelerin sakinleri arasında manevi bağları büyük ölçüde kopardı.
...........................
Kandil ve arkasındaki güçler, onların eylemler için kullandıkları örgütler şimdi büyük kentlerde ses getirecek saldırılar senaryosunu uygulamaya koyuyorlar.
İki kadın teröristin Bayrampaşa’da polis aracına bombalı ve uzun namlu silahlı saldırısı bir işaret olarak görülebilir.
Yazının başlarına dönersek, Sur gibi Güneydoğu’da birkaç ilçe ve mahalleyle sınırlı olmayan büyük çerçeveli terör saldırıları ne yazık ki mümkün...
Fakat...
Türkiye, karanlık tezgâhları kuranların sandıklarından çok daha güçlü olduğunu göstermekte.
Bir Suriye’yi karıştırmak kadar kolay lokma değil -aksak da olsa demokratik, laik- Türkiye...