Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

SİYASETİN altın kuralıyla başlayayım: “Öngörmek, yönetmektir.”
Siyasetçi ve özellikle iktidar, toplum algılarını sürekli daha önde tutmak zorundadır.
Olabilecekleri sezerek, olasılıklara göre siyaset uygulaması gerekir.
Diğer altın kural:
“Sorunlar, daha sorun haline gelmeden başlardayken çözülmelidir...”
Siyasetçi ve özellikle iktidar öngörecek ve daha sorun oluşmadan çözecektir...
........................
Örneğin...
Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesini önlemek amacıyla doğa dostu 50 insanımız orada tepkilerini dile getirdiklerinde, bunun arkasının neler olabileceği hissedilmeliydi. Birkaç günde büyüyerek yüz binlerin tüm Türkiye’de sokağa inebileceği sezilmeliydi.
Ateş henüz kıvılcım halindeyken soruna dönüşmeden çözülebilirdi.
.......................
Tam tersine...
Sabahın seher vaktinde Gezi Parkı’na baskın yapıldı.
Çadırlar söküldü, çöpleştirildi. Doğa tutkunu insanlar şiddet tatbik edilerek kovalandılar.
Yasa dışı örgütlere 10 yıllardır uygulanan “tektip” şiddet kullanıldı. Hem de kimlere? Sadece doğaya tutkun, taş falan atmayan, polise çiçek uzatan, börek ikram eden, aralarında çokça şortlu, mini etekli genç kızların, Cumhuriyet kadınlarının, gitar çalan, şarkı söyleyen, kitap okuyan delikanlılarla oluşturduğu uygar ve barışçı bir gruba...
Görüntüler medyayla ve özellikle sosyal medyayla paylaşıldığında “öngörülmeyen” şeyler oldu.
Çiçek, böcek, yaprak, çimen, fidan, ağaç sevmekten ve onları korumaya almaktan başka amacı olmayan,siyaset dışı bu güzel insanlara yapılanlar, tsunami gibi yükselen tepki dalgaları üretti.
Taksim’e, kentin Taksim’e açılan bölgelerine, hemen hemen bütün Türkiye’ye yayıldı.

Haberin Devamı

BAŞTA YAPILAN HATA
CUMHURİYET’İN kuruluşunda ikinci adam, İstiklal Savaşı’nın batı cephesi komutanı İsmet Paşa’nın bir söylemi vardır.
“Muharebenin başında yapılan kurmay hatası sonuna kadar komutanı takip eder.”
Sabahın seher vaktinde Gezi Parkı’ndaki güzel insanlara yapılan baskın işte böyle bir hatadır.
Belki “bu bir muharebe mi ki” sorusu akla gelebilir.
Cevap:
“Sabahın 5’inde saldırı, muharebelerin -gafil avlama- ilkesi” değil mi?
Gezi ateş böcekleri gibi sevimli rengarenk çadırları düşman çadırları mıydı ki?
.....................
Olabilecekler, öngörülemedi.
Sorun daha sorun haline gelmeden çözülmek bir yana,bilakis, tepki kıvılcımları yürek alevlerine dönüştü.
Göstericilerin üzerinde inip kalkan coplar, su fışkırtan tomalar, biber gazları...
Bütün bunların üstüne tüy diken “aşağılayıcı, küçümseyici, kibirli” söylemler.
Polisin bazı evlerin pencerelerinden içeri bile gaz atması, otobüs durağında bekleyen ve göstericilerle hiç ilgisi olmayan vatandaşların dahi üzerine basınçlı su sıkılması, ağır yaralananlar hatta ölüm haberleri, zembereğin boşalmasını tetikledi.
Hele o polislerin arasında ellerinde sopalarla ve kalas parçalarıyla yürüyen siviller...
Bir AK Partili Gençlik Kolları mensubunun “Anıt Kabir’i de yıkmak” mesaj densizliği (Partiden atıldı)...
Sorun artık Gezi Parkı’ndaki ağaçları korumak ve Topçu Kışlası yapılmasını önlemekten çıkıp,iktidarı hedef alan bir vadide akmaya başladı.
Başbakan Erdoğan’ın “diğer yüzde 50’yi zor tutuyorum” söylemi ciddi rahatsızlıklar yarattı.
“Başbakan Erdoğan’ın bunlara ne ihtiyacı vardı ki” diye düşünüyorum.
Özellikle ekonomide ürettiği önemli artıları, demokratik özgürlükler, bağımsız yargı ile de tamamlaması asıl tercih olmalıydı.
.........................
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “kriz yönetiminde” etkili oldu.
“Mesaj alındı” söylemi, sokakları, meydanları iyi okuduğu ve devletin kurumları üzerinde yetkilerini kullanacağı yolunda yorumlandı.
........................
Beyoğlu kaldırım masalarından, alkol sınırlanmalarına, “ayyaş ve alkolik” ithamlarına...
Heykel kaldırtmaya, kürtaj tavırlarına, sezaryenle doğum için söylemlere, metroda birbirlerine yaklaşan gençlere “ahlaklı olun” anonsuna...
TC’nin bazı devlet kurumları levhalarından kaldırılmasına...
Kısacası...
Her alanda “yaşam tarzına müdahale ve baskı” kuşkularıyla yılardır beslenen toplum psikolojisine de işaret etmeliyim. Ancak,
araç yakmalara, vitrin kırmalara, şehir mobilyalarının tahribine, Ak Parti örgüt binalarının ateşe verilmesine, küfürlere de dikkat çekiyorum.
Bunlar da onaylanamaz.
Düzeyli ve tertemiz gençlerin, aydın insanlarımızın, yasa dışı sapmalar yaparak yıkıp döken, şiddet uygulayan bazı yasa dışı örgütlerin ve ajanların, fırsatçıların aralarına sızmalarını önlemekte gösterdikleri özeni, daha da artırmaları, sağduyu çizgisi ortak dilektir.