Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

SON hava harekâtı, “Türkiye’nin 1990’lara dönüş yaptığını gösteriyor” iddialarına katılmıyorum.
Tam tersine...
1990’lar “PKK’yı topyekün imha ve Kürt varlığını inkâr” siyasetiydi.
2012 Türkiye’sinde “paradigma” değişti.
Son hava harekâtı “canlı” değil “statik” hedefiydi, “ROJ TV’nin devrilmiş bir araç görüntüsü yayınlayarak 7 sivilin öldürüldüğü iddiasının cevabı bugün 1’inci sayfamızda, tekrarlamıyorum.”
Silah, malzeme depoları, akaryakıt stokları, hava savunma bataryaları, enerji üretim ve nakil tesisleri, ilkel yapılı küçük çapta barajlar vuruldu jetlerle.
PKK’nın Kandil ve diğer kamplardaki yaşam damarlarının kesilmesi harekâtıydı bu.
Baskın nedeniyle gene de 80-100 PKK’lının ölmüş olması, harekâtın “önleyici müdahale” karakterini değiştirmez.
Kandil ve diğer kampları yaşama bağlayan damarların kesilmesi ötesinde harekâtın bir diğer ağırlıklı hedefi “psikolojik savaş üstünlüğünü” vurgulamaktı.
PKK’ya “gerektiğinde Kandil’e de elimiz uzanır, hiçbir yerde kendinizi dokunulmaz, erişilmez sanmayın” mesajı vermenin yanı sıra Kürt kamuoyuna da bir manzara çizilmiştir.
“Hür olması gereken iradenizin üzerine Kandil gölgesi düşmesin. Kimseden korkmayın” rüzgârı estirilmiştir.
Değişen paradigmanın diğer ayağı ise “çata patadan” etkilenmeyerek Kürtlere demokratik hak ve özgürlüklerin yeni pencerelerini de açmaktır.

Haberin Devamı

İSTİHBARAT ÇEŞMESİNİN BAŞI
YENİ Anayasa’nın hazırlanması için düğmeye basılmış olması “demokratik açılım” için çok önemli bir “geniş çerçeve” oluşturacak.
Kürtlerin beklentilerini gözeten bir dizi “pratik”, meşruiyetini bu yeni Anayasa’ya dayandıracak.
O pratiklere yeni Anayasa’nın -geniş olacağı hissedilen- vizyonu yol gösterecek.
Ve...
Bütün bunların Kandil’in devre dışı kaldığı bir süreçte olması PKK eşrafını rahatsız ediyor.
Ses getireceğini düşündükleri saldırılar yapıyor, sansasyon hedefliyorlar.
Amaç -imha ve Kürt gerçeğini inkâr- eski paradigmasının yerine uygulanan yeni paradigmaya dayalı yeni siyaseti kundaklamak.
Yanı sıra...
“Süreçte biz de olmalıyız” zarfı da atılmış oluyor.
Başbakan Erdoğan’ın danışmanı ve AK Parti milletvekili Yalçın Akdoğan Yeni Şafak’ta Yasin Doğan imzasıyla yazar.
Onun dünkü köşesinde yayımlanan bu doğrultuda satırlar “değişikliği” daha ayrıntılı vurguluyor.
Haber, enformasyon ve değerlendirme kaynaklarına çok yakın olan Yalçın Akdoğan, enformasyon imbiğinin göbeğinden damıtılmış satırlarıyla “Kandil’de, artık Kürtlerin varlığının kanıtlanması ve haklarının namlularla alınması misyonunun bittiği psikolojisi yaşanmakta.”

Haberin Devamı

Kürt sorunu Sisifos’un kayası olmasın

Tanrılar Sisifos’un dev bir kayayı ite ite tepeye çıkarmasını istemişlerdi.

KANDİL’DE “YA BİZ?”
KANDİL eşrafı kendi varlıklarını koruyabilmek kaygısına savrulmuş bulunuyor.
“Biz ne olacağız” sorgulaması bu.
“İnkâr” paradigması değiştiği ve Kürt sorununa demokratik adımlarla yaklaşıldığı için tabanda “erozyon” var.
Zemin kayıyor.
Kürt kamuoyunda, PKK’nın tırmandırdığı hatta patlamalar yaptırdığı şiddet -genellikle- onaylanmıyor.
Yalçın Akdoğan BDP’den, medyadan, aydınlardan da “şiddet eylemlerine karşı tavır konulmakta olduğunu” yazıyor.
Akdoğan’ın görüşü “PKK’nın şiddeti arttırdıkça ayağının batağa daha da fazla gömüldüğü...”
Belki... Fakat “şiddetin taraflarda safları sıkıştırması” ve “şiddetin sâri olması, karşı şiddeti üretmesi” gibi riskler de var. Çözüm keşke iki parametre ile kökünden çözülebilse.
Ama...
Zekâsının bile 7 çeşit olduğu ve 2 türünün daha bunlara ekleneceği “insana dair” her şey o kadar karmaşık ki...
Buna “zamanın ruhunu” ve dışarıdan uzatılan parmakları da ekleyiniz...
“Sisifos’un kayası” gibi bu sorunun da “tepeye kadar her çıkarılışı sonrasında yeniden aşağılara yuvarlanması” ihtimali hem kaygı veriyor hem de “yetti gayrı” dedirtiyor.