Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Gene de faaliyetleri devam ettirilen gazeteler ve televizyonlar. Bu medya KİT'leri, devletin kamburu olan "KİT'lerin özelleştirilmesini" döne döne yıllardır yayın yaparlar.
Aynaya bakmazlar.
Medyanın KİT'leri özel kesimindir. Özelin özelleştirilmesi nasıl olacak ki!
Medya KİT'lerini gazetecilik amacı dışında kullananların hiç kuşkusuz bir hesapları vardır.
Ama... Onların bilanço zararlarının çok daha büyüğü gazeteciliğe ve demokrasiye tahribatıdır.
Çünkü halk adına devleti denetleyemeyen... Halk için değil, başka amaçlar için yayımlanan... Seçmeni bilgilendiremeyen, hatta yanlış bilgilendirmelere alet olabilen medyayla demokrasi, yeterince işlerlikte olamaz.

Basın özgürlüğünün dünyada en geniş kullanıldığı ülke ABD'dir. Hatta şimdilerde Türkiye'de - göstermelik de olsa - uygulamaya konulmak istenen "devletin şeffaflığı, bürokrasinin medyaya bilgi verme zorunluluğu" o ülkede dört dörtlük işler.
ABD kurucularından James Madison, "Yaygın enformasyondan ve enformasyonu herkese dağıtan araçlardan yoksun bir demokrasi, olsa olsa komedi veya trajedinin ya da ikisinin birden önsözü olabilir" demiştir.
ABD Anayasası'nın, "Kongre, basını kısıtlayan kanun yapamaz" hükmü, medyanın, demokrasi kalitesindeki temel rolünü vurgular.
Aydınlanma çağının Avrupa düşünürleri de "ancak olaylardan tam haberli yurttaşların demokrasiyi yaşatabileceklerini" söylemişlerdir.
Peki, KİT'leşen ve dışarıdan pompalamayla ayakta tutulan... Çıkarlara ya da çıkar gruplarına açık, siyasi iktidar baskılarına dayanıksız medya, toplumu, seçmen tercihlerini etkileyecek güvenilirliliğe ve saygınlığa sahip olabilir mi?
Yoksa...
Attığı manşetler "acaba kime hizmet" diye kuşkuyla karşılanıyorsa, kamuoyunu temsil eder mi, kamuoyu oluşturabilir mi?
Yayınları "bilgilendirmek" mi?.. "Bilgilendirme sapması" olarak mı görülür?

15 ulusal gazete 3 - 4 milyon adet satılır.
Her birinin ortalama 3 - 4 kişiye ulaştığını varsayarsak, günlük ortalama 9 - 12 milyon okuyucu demektir.
Bunların "yüzde 80'i (İyimser tahmindir) 7 milyon kişi gazeteyi okur" diyelim.
Türkiye'de 17 ulusal, 450 yerel ve uydu - digital kanal yayındadır.
AGB ölçümleri, her yayın günü, en fazla 10 milyon kişinin bu kanalları izlediğini gösteriyor.
Gazeteler ve televizyonların erişim toplamı 17 milyonda kalıyor.
Bu toplam okuyucu - izleyicinin yüzde 45'i, 18 yaşından küçükse, yaklaşık 9 milyonu seçmendir.
Oysa Türkiye'de 35 milyon seçmen var.
O halde gazeteler ve televizyonlar her 4 seçmenden sadece birine ulaşabiliyor.
Yani...
Seçmenin yüzde 80'inin üzerinde medyanın fiziki ve matematik olarak etki yapması mümkün değil.
Aslında yüzde 20 erişim, gene de seçmeni bilgilendirme, bilinçlendirme ve yayın doğru yapılıyorsa etkileme potansiyeli olarak iyi orandır.
Ama...
Araştırmalardaki gerçekler farklı. Seçmenlerin oylarını böyle artı yüzde 20'ler dolayında etkilemek bir yana, Pearson Korelasyon Katsayısı tam tersine eksi etkiler bile yaptığını ortaya koymakta.
Örneğin...
7 büyük gazetenin başlıklarında yer almak ile oy oranı arasındaki ilişki eksi 4.1...
Tartışma programlarına konu olmak ile oy aranı arasındaki ilişki eksi 6.4...
Seçmenin yüzde 20'sine erişmekle, seçmenin oylarını etkilemek arasında eksiye bile düşebilen fark, medyanın bilgilendirme ve güvenilirlikte boşluğudur.
Seçmenin yeterince bilgilendirilmeden oy kullanmasıyla ortaya çıkan demokraside kalite sorunudur. Seçim sürprizleri sonrası tartışılan "demokraside bir hata yaptık ama nerede" sorusuna cevaptır.
.......
Yukarıdaki bazı yaklaşımlar ve araştırmalar için bkz... Medyaya Düşman Yetiştiriyorum. Yazan: Prof. Dr. Veysel Batmaz - Karakutu Yayınları: 31