Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

5 Mayıs 2016 sistemde “milat”tır.
Adı konulmamış, resmiyet kazanmamış da olsa “başkanlık sistemi” gerçeğini yaşamaya başladık.
Ve...
“Başbakanlık” da bu gerçeğin formatında algılanacaktır.
Kimileri “Başbakanın artık bir tür koordinatör işlevine dönüşeceği” görüşünde. Cumhurbaşkanı ile hükümet ve Meclis arasında... (Örneğin... Adil Gür/CNN Gece Görüşü Programı...)
Peki iktidar partisi?
Medya’da yayımlanan ve yalanlanmayan haberlere göre, AK Parti MYK’da 47 imza toplanarak “teşkilatları görevden almak ve yenilerini oluşturmak yetkisinin Genel Başkan’dan alınarak MYK’ya verilmesini” öngören tekliften Davutoğlu haberdar olunca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla aramış.
“İmza toplayanlar bunun sizin bilginiz dahilinde olduğunu söylemişler. Doğruluğunu teyit etmek için görüşünüzü almak istedim” demiş.
Aldığı cevap şöyle:
“Elbette... Ben onların lideriyim.”
Kelimesi kelimesine böyle mi?
Bilmiyorum.
Ama bu cevap üzerine olmalı ki, Ahmet Davutoğlu MYK’ya gitmiş ve “Teklifi ilk ben imzalarım” demiş. İmzasını atmış.
Yani...
Burada “partinin liderinin” de aslında “Erdoğan olduğu” gerçeği vurgulanıyor.
Ve de...
“Resmen” olmasa da “partili Cumhurbaşkanı” algısı.
Anayasa “tarafsız Cumhurbaşkanı” ekseninde düzenlenmiştir ama “hayatın gerçekleri” kapsamında “siyasetin ve sistemin gerçekleri” de var.
Ağırlık koyabilen isimler bazen böyle “siyaset gerçekleri” ortaya koyabilirler.
Bir örnek...
.........................
1960’lı ilk yıllar netameliydi.
27 Mayıs ihtilalinden sonra, demokrasiye geçilmişti.
Serbest seçimler sonucu İsmet İnönü başbakandı.
Ancak...
Asker kışlasına “tam çekilmiş” değildi.
Kara Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir, Ankara’daki bazı birlikler ve Harbiye öğrencileriyle darbe girişiminde bulundu.
Kritik saatler sonunda Başbakan İsmet İnönü, Aydemir’e haber gönderdi:
“Askerlerini kışlaya, öğrencileri Harp Okulu’na geri çekerse ona bu seferlik af çıkaracağım.”
Bu güvence üzerine, Aydemir kalkışımını noktaladı. Birlikleri kışlalarına, öğrencileri Harp Okulu’na geri çekti.
Ertesi gün İnönü parlamentoyu topladı, kürsüye çıkıp “Kan dökülmesini önlemek için bu sözü verdim, af kararı için oylarınızı istiyorum” çağrısını yaptı.
Oylamadan “af” çıktı.
Peki...
Bu sözü verirken İnönü’nün başbakan olarak Anayasa’dan ve yasalardan kaynaklanan bir yetkisi var mıydı?
Hayır.
Ama...
Bu tarihi olayda “İnönü gerçeği” vardı.
“İradesine” Meclis kararı aldırarak “hukukilik” kazandırmıştı.
.......................
Gerçi Türkiye’de -çok şükür- darbe girişimi/kalkışım elbette yok fakat tarihten bu yaprağı -uçta bir örnek de olsa- bazı isimlerin ağırlığının sonucu olan “siyaset ve sistem gerçeğine” işaret etmek için açtım.
Davutoğlu’nun görevi bırakmak için nedenlerini anlattığı Beştepe görüşmesinde de Erdoğan iradesine “hukukilik” kazandırmak üzere “O halde kongreyi toplayın” diyor.
Kongrede Davutoğlu’nun Genel Başkanlığa aday olmayacağını açıklaması da “hukuk zarfı içinde siyaset gerçeği ve bunun altını çizdiği sistemde milat gerçeğinin uygulanışı...”
......................
Davutoğlu’nu ve sistemi bu milada getiren, “Erdoğan - Davutoğlu” ilişkiler sürecine girmiyorum.
Zaten yazılıyor, konuşuluyor.
Burada 80 milyona yakın “Türkiye insanının geleceğini, yönetileceği sistemi” belirleyecek “milat” önemlidir.
Davutoğlu içini ise -kendisi için- “en doğru zamanlamayı yaptığını” düşünüyorum.
.......................
Sonuç...
“Kişilerin ağırlığına göre değişen siyaset gerçekleri” ne kadar az olursa “hukuk devleti” o ölçüde güçlü olur.