Şeffaf Oda’nın konukları Gülçin ve Fatih Aydın...
İkisi de müzikle ilgileniyor. İkisi de başarılı. Şeffaf Oda’da bu hafta hem kadın sesinden, hem erkek sesinden şarkı dinliyoruz. Önce kadınlar diyerek Gülçin’le başlıyoruz programa... Gülçin “Bitanecik Aşkım” diyor. Gülçin hem şarkıcı hem dansçı. Dansa 8 yaşında başlamış. Bale yapmış.
Solo dans etmeyi seviyor.
Ardından müzik...
Sahnede dans yeteneğini de sergiliyor. Yoga yapıyor. Son single’ı “Harabeyim”in adına aldanmayın, keyifli bir şarkı.
.......................
Fatih Aydın turizmci.
En küçüğü 22 metre boyunda 6 teknesiyle yat filosuna sahip. O, deniz âşığı... Şiir tutkunu. İki şiir kitabı var: “Kara Sevda Senfonisi”
ve “Serseriler Karnavalı.”
“Şiirden Şarkılar” adlı albümüyle Şeffaf Oda’da... “Müzik Tanrı’nın verdiği tek ortak dil” diyor. Müziği Ardahan’dan Viyana’ya uzanıyor...
Albümünde vals ve bolero da var. Şarkılarını kendisi yazıyor.
Şeffaf Oda’ya canlı müziğiyle, şiirleriyle renk katıyor.
KADIN HAKLARI ODAKLI
RUMELİ Hisarı sırtlarında aşı boyalı bir Osmanlı köşkü.
3 katı da sanatı kucaklıyor.
En üst katında bu ortamın yaratıcısı olan sanatçı Didem Yağcı ile sohbet keyifli.
Atölyesinde kâh yere oturarak, kâh ayakta, kâh dolaşarak ama hepsinde de heyecanlı ve tutkulu.
“Kadın hakları” mücadelesinin yapıldığı 1900’lü ilk çeyrek yıllarına odaklanan
çalışmaları, özgün ve hem yöntem hem anlam olarak katmanlı.
Kompozisyonlarında renklerin yanı sıra, kumaşlar, eski kitap sayfaları ve geleneksel keçeyi
bir arada kullanıyor.
............................
Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra pazarlama iletişimi, reklam ve marka yönetimi alanlarında çok sayıda uluslararası marka için projeler
ve kampanyalar yönetmiş.
Sonrasında Londra...
Çağdaş Sanat ve Tasarım eğitimi... Keçe yapımı, illüstrasyon, fotoşop, resim, desen, fotoğrafçılık, sanat tarihi...
Londra’da, sonra Türkiye’de sergiler... (Contemporary
İstanbul dahil.)
Yakında solo sergisi Teşvikiye Galeri İlayda’da sergilenecek.
ÇIRAĞAN’DA TARiH VE TADIM
ÇIRAĞAN Oteli’nin Genel Müdürü Ralph Radtke’den
bir söylem:
“Bu sarayda Osmanlı Hanedanı mensuplarından daha uzun süre kaldım.”
Elbette uzun süre Çırağan’daki görev ve ikameti
için bir espriydi bu.
4 ay önce de yine Çırağan’da bir -espri değil ama- kara mizah dinlemiştim.
“Sultan 5’inci Murat’ın torunu Osman Osmanoğlu ile orada pencere kenarında sohbet ederken ‘dedem V. Murat’ı’, Sultan Abdülhamid 28 yıl burada mecburi ikamet tatbik etmişti...”
Dedesi sonra da “V. Murat” olarak tahta çıkmıştı.
....................
Çırağan Sarayı Kaftan Dairesi’nde haftanın başında bir “tadım gecesi”
düzenlenmişti.
“Sevilen Şarapları”ndan madalyalı seçmelerin sunulduğu gecede otelin tarihindeki tek Türk Şef Sezai Erdoğan’ın mutfak ekibinden lezzetler tattık.
20 dolayında konuklar arasında TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes ve bazı yönetim kurulu üyesi işadamları da masadaydı.
“Bozcaada Tekiri, kaz ciğerli mantı, Gökova Orfozu, Gölcük kuzu incik, tatlı ve baharatlı kıtır yufka içinde Ege peynirleri ve her birine uyumlu beyaz, kırmızı (sek) ve tatlı şaraplar.”
Sevilen Şarapları’nın Yönetim Kurulu Üyesi -günün moda deyimiyle- “veliahtı” Enis Güner de her şişe hakkında ayrıntılı
bilgi verdi.
Bağları Denizli’de. Yüksek rakımdaki bağlardan üretilen şaraplar çok daha kaliteliymiş.
Çok iddialı şaraplar
“100 asmadan bir şişe”
olarak üretiliyormuş.
....................
Tarihten bir “zorunlu ikamet” yaprağı daha...Said-i Nursi tek parti
döneminde, Bozcaada’da zorunlu ikamete mahkum edilir.
Dinlediğime göre, o süreçte Bozcaada’daki şaraplık bütün üzüm bağları yok edilir.
Şimdiki bağlar Said-i Nursi’den sonraki yılların asmalarından oluşuyor.
.....................
Yemekte TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes ile yan yanaydım.
Derin bir şarap kültürü olduğu anlaşılıyordu konuşmalarından.
Ama asıl büyük birikime eşi sahipmiş.
İletişim teknolojisinde
hayli ileri olan oğlunun da babasının yolunda olduğu söylenebilir.
TERASTAKİ LALELER...
İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) Tepebaşı’ndaki tarihi binasının teras katında “beyaz ve siyah lalelere”
bir davet düzenledi.
Vakfa katkıda bulunmak amaçlı 4 çeşit “Lale Kart” var; Siyah, Beyaz, Kırmızı, Sarı...
İlk ikisi en yüksek ödemeyle alınıyor.
Son ikisi ise daha dar
bütçeli sanat tutkunları ve öğrenciler için.
Hepsinin, festival etkinliklerinde bilet ücretlerinde kademeli indirim hakları var.
Öncelikle siyah ve ikinci derecede beyaz laleler ise indirimin yanı sıra ilk
sıralardan yer önceliğine
sahipler.
Başkan Bülent Eczacıbaşı’nın yaptığı konuşmada açıklamasına göre “4 bin 500 Lale Kart” sahibi var.
Bunların İKSV’ye katkısı bütçesinin yüzde 6’sı.
Azımsanmasın.
Çünkü devletin katkısıyla eşit.
Lale Kart gelirleriyle her yıl
4 sanatçı Fransa’daki “Cite
(City) Bazaar” da İKSV’nin kiraladığı evde konuk ediliyor. Atölyelerde çalışmaları sağlanıyor.
Ayrıca...
Talat Halman Çeviri Ödülü
ve Aydın Gün Klasik Sanat Ödülleri Lale Kart gelirleriyle karşılanıyor.
.....................
Teras katındaki mekânın adı Saigon Restaurant.İddialı olduğunun altını çiziyorum.