Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amerika’da “Nükleer Tehdit Zirvesi” toplanıyor.
Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu zirve için Amerika’ya uçtu.
Yerküredeki, konjonktürel (durumsal-gelir geçer) yüzlerce sorun, çatışma, çıkar çatışmasının çok üstünde bir “mega” tehdittir bu.
....................
Devlet kaynaklı nükleer tehdit için “İran” yakın ve büyük sorundu.
Obama’nın başını çektiği ve Batı ülkelerinin de baklalarını oluşturduğu “iktisadi ambargo” zamanla etkili oldu.
İran’ın yeni Cumhurbaşkanı -ılımlı- Ruhani’nin bilgece yaklaşımıyla bir anlaşma sağlandı.
İran “nükleer tesislerini sadece barış amaçlı kullanacağının, nükleer silah yapmayacağının” güvencesini verdi.
“Uluslararası denetimi” kabul etti.
Ambargo kalktı.
İran artık bir “nükleer tehdit” olmaktan çıktı, yabancı sermaye ve uluslararası ticaret için çekim alanına dönüştü.
Diğer tehdit Kuzey Kore ise “nükleer silahlanmayı” vites büyüterek sürdürüyor.
Gerçek bir “çıban başı.”
Pakistan da “nükleer silah sahibi ülkeler” listesinde.
Devlet olarak “tehdit oluşturduğu” söylenemez.
Fakat...
“Nükleer tesislerini ve stoklarını, kritik malzemeleri korumakta” yeterli güveni vermiyor.
Örneğin...
İran’ın nükleer silah üretme projesi uygulamaya konurken “Pakistanlı nükleer uzmanlardan katkı alındığı, bazı kemik malzemelerin Pakistan’dan illegal yollarla temin edildiği” yolunda raporlar yayımlandı.
Taliban, El Kaide ve IŞİD’in Pakistan’dan sızıntılarla “nükleer silah” sahibi olabilmeleri ihtimali -henüz küçük de olsa- dehşet verici.
İsrail uzunca süredir “nükleer silahlara” sahip.
Çölün, -uçuşa yasak bölge ilan edilen- kara yoluyla ulaşımı olmayan bir bölgesinde, yerin çok derininde tesisler kurdular.
Kendi nükleer silahlarını üretebildiler.
İsrail de “yakın ve büyük” tehdit sayılmaz.
Kendini Arap ülkelerinin ve özellikle İran’ın olası bir toplu saldırısına karşı “son çare olarak” korumak üzere bu kozu elinde tutuyor.
ABD, Rusya, Fransa, Çin ve İngiltere “karşılıklı nükleer denge” oluşturdukları için zaten artık “tehdit” başlığı altında değiller.
.....................
Ama...
Başta IŞİD olmak üzere El Kaide ve Taliban ile onlara yakın “köktenci” terör örgütleri “olası zanlılar...”
Nükleer silah sahibi olmak, bunları atabilecek özel donanım durumları olmamakla beraber basit ve küçük patlamalar için çalıştıkları bilinmekte.
İşte bu bir “kâbus senaryosudur.”
Hadi bu kadar ileri gitmeyelim. Fakat...
“İhtimal yüzdesi daha yüksek” başka “nükleer saldırılarından” bahsedilmekte.
Alvin ve Heidi Toffler bir kitaplarında şöyle yazmışlardı:
“Terör örgütünün görevlendirdiği bir adamları, New York’un gökdelenlerinden aşağıya -nükleer kül- serpebilir. Bu havsala almaz bir tehdittir.”
Toffler’lere göre bir diplomat çantasına doldurulan nükleer kül, metropolü tamamıyla zehirleyebilir.
Nükleer küllerin içme suyu tesislerine boşaltılması halinde “kıyamet yaşanacağı” uyarısını yapmışlardır.
Çağımızın terör örgütleri artık tabancayla, bombayla, makineli tüfekle eylem koymanın çok ötesinde sofistike “altın vuruşlar” yapabilecek düzeye geçtiler.
“11 Eylül’de El Kaide teröristlerinin Dünya Ticaret Merkezi İkiz Kuleleri’ne jet yolcu uçaklarıyla dalabileceklerini, bir diğer jet yolcu uçağının Amerikan savunma kalesi Pentagon’un bir köşesinde patlayacağını” kim düşünebilirdi?
“Dünya internet sistemini çökerterek yerkürenin finans sistemini kaosa sokması” gibi “nükleer olmayan” terörün başka olası dehşet senaryolarına girmiyorum.
Terör, tarihteki “veba, cüzam” salgınlarının, “dünya savaşlarının” sonuncu evresi ve insanlığın ortak düşmanıdır.