Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eğitim şûrası... Başbakan Davutoğlu... Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Ve elbette “pour” (yanlısı olanlar) - “contre” (karşıtlar)...
“Osmanlıca dersi” gündemin tepesine yerleşti.
Tartışmaların tozu dumanı arasında kafama “Osmanlıca” diye bir şey mi var soru işareti çengellendi.
“Son Osmanlı” diye de anılan Abdülhamid’in torunu Osman Efendi ile konuşmalarımızı hatırlıyorum. Dönemin dili için bir kez bile “Osmanlıca” kelimesini kullanmamıştı.
Tarihi, gazetecinin “sorgulayıcılığı” ile araştıran, yorumlayan Murat Bardakçı’nın yazısı kafamdaki soruyu cevaplandırıyor. (Bardakçı’nın eski yazıya hakim olduğunu da güvenilir dostlardan duymuştum.)
Yazının bazı satırlarını, noktasına, virgülüne dokunmadan yansıtıyorum.
...........................
Osmanlıca, daha doğrusu “Eski Türkçe” dersi
l Dünya üzerinde kendi diline başka bir isim vermiş, o dili bir önceki devletinin kurucusu olan hanedanın adı ile kullanma garabetini göstermiş bizden başka bir devlet yoktur! İmparatorluk Almanya’sında yahut Avusturya’sında konuşulan dil “Hohenzollernce” veya “Habsburgça” değil “Almanca”dır... Çarlık zamanı Rusya’sında “Romanofça” değil, “Rusça” konuşulmuştur... Krallık Fransa’sının lisanı da Fransızca’dır, “Orleansca” veya “Bourbonca” demek kimsenin aklına gelmez.
Biz ise imparatorluk Türkiye’sinin diline, hanedana nisbetle “Osmanlıca” deriz ama bu dil Türkçe’dir ve “Osmanlıca” diye ayrı bir dil yoktur. Türkiye’de konuşulan dil, meselâ okuduğunuz bu yazı Türkçe’dir ama mâlum yanlış isimlendirmeden hareket edecek olduğunuz takdirde, aynı zamanda Osmanlıca olur!

GAYRİ RESMİ DİL DEVRİMİ

- Osmanlıca derslerinde öğrenciye eski ve yabancı bir dil değil, asırlar boyunca konuşulan ve bugün dek konuştuğumuz Türkçe’nin yazımında daha önce kullanılmış olan başka bir yazı öğretilmektedir. Dersin temelinde “yabancı bir dil” değil, “başka bir yazı” vardır. Dolayısı ile “Osmanlıca” sözü de yanlıştır ve bunun yerini geçmişte kullanılan ama şimdi unutulmuş olan “Eski Türkçe” ibâresinin alması lâzımdır.

- Osmanlıca yahut Eski Türkçe derslerinde, “gramer” bahsinden mutlaka uzak durulması gerekir. Maksat öğrenciye Refik Halid, Hüseyin Rahmi, Reşad Nuri gibi Türkçe’nin önemli yazarlarının eserleri ile 1900’lerin başındaki gazeteleri orijinallerinden okuyabilme bilgisini vermek ve daha gerilere gitmeyi heveslilere bırakmak olmalı, akademisyenlerin “gramer” merakı işe karıştırılmamalıdır. Zira, derslerde Eski Türkçe, yani eski alfabe ile beraber bir de “Osmanlıca Grameri” öğretilmeye kalkışılacak olunursa, bu iş okulda senelerce yabancı dil diye sadece gereksiz gramer kurallarını öğrenen ama o yabancı dilde doğru dürüst bir cümle kuramayan öğrenciler misâli eski harfleri okuyamayan mezunlar verilir.

-Eski harfleri yazmayı öğretmek gereksizdir, bugün o yazıyı okuyabilenin de hatasız şekilde yazması artık imkânsız gibidir ve sadece okumanın öğretilmesi ile yetinilmelidir.
Ve en önemli husus: Bazı kesimlerin Eski Türkçe’nin bir ucube, “Araplaşma” yahut “geriye gitme” değil; memleketin bin küsur senelik kültürü olduğunu, bu yazıyı öğrenenlerin önünde yepyeni ve geniş bir ufkun açılacağını fark etmeleri ve kapıldıkları “dil faşizmi”ni de artık bir tarafa bırakmaları şarttır!
............................
“Osmanlıca” tartışmasına önce şu dersin “adından” başlayarak girilmeli.
Sonra...
“Seçmeli” mi olur, “zorunlu” mu ya da kapsamı ayrıca tartışılır.
“Dedenin mezar taşını okumak için Osmanlıca” veya “dedenin mezar taşını okumak için mi” gibi tartışmaların da “sığ” kaldığını belirtmeliyim.
..........................

Not: Bu arada Bardakçı’nın bir yazımla ilgili yazdıklarını yeni okudum. Romanın yazarı Halil Bezmen’den kanıt istedim. Ama tatmin edici bir cevap alamadığımı belirtmeliyim.
Fakat öyle olmasa bile “yerel yönetimler” sorunu “etnik sorunlar” için hâlâ göz ardı edilen bir gerçek.