Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Papa Francis Türkiye’de... Kendisinden iki önceki Papa II. Johannes Paulus’u kurşunlayan teröristin (Mehmet Ali Ağca) ülkesine ziyareti anlamlıdır.
Katolik dünyasında ziyaret bu nedenle de yankılanıyor.
Hâlâ alacakaranlıkta bırakılan bir sır, o suikast girişimi...
İsrail gizli servislerinin “iç yüzü” iddiasıyla yazılan kitapta şöyle açıklamalar var:

Papa II. Johannes Paulus, İsrail’e karşı pek de sıcak duygular içinde değildi.
Hatta...
İsrail diplomasisi Vatikan duvarlarını aşamıyordu.
Oysa...
Papa Arafat’a ve Filistin örgütüne diyaloğu açık tutuyordu.
İsrail gizli servisi Mehmet Ali Ağca’yı bu suikasta yönlendiren gücü bulmakla görevlendirildi.
“Bunu başardığı takdirde İsrail’e Papa Vatikan’ın kapısını açabilirdi” diye düşünülmüştü.
Uzun ve çetrefil çabalardan sonra İsrail gizli servisleri şöyle bir sonuca ulaşır.
“Ağca hapisten kaçtıktan sonra İran’a geçmiştir.
İran’da bir kampta eğitilmiştir.
Her gün defalarca ‘Papa’nın en büyük şeytan olduğu, yaşamaması gerektiği’ yolunda söylemlerle psikolojisi şartlanmıştır.
Abdi İpekçi cinayeti nedeniyle zaten ‘öldürme’ refleksini edinmesi nedeniyle Papa cinayeti için seçilmiştir.
Sonradan Avrupa’ya geçişi ve dikkati Bulgaristan/Sovyetler Birliği’ne çekmek üzere oralarda dolaştırılması bir .
Mehmet Ali Ağca’nın ipleri İran’ın elindeydi.”
............................
Bazı “inandırıcı görünen işaretleri” de ortaya koyarak bu bilgi Papa’nın dışişleri bakanı konumundaki kişiye sunulur.
O da Papa’ya anlatır.
Ve Papa emin olmak için Mehmet Ali Ağca’nın yatmakta olduğu Ancona’daki hapishaneye gider.
Ağca’nın kulağına bir şeyler fısıldar.
Ağca da “Evet” der.
Kitaba göre Papa, Ağca’ya “azmettirenin İran mı olduğunu” sormuştur.
Ağca’nın onaylaması üzerine Vatikan’ın kapıları İsrail diplomatlarına açılır.

..........................
Yukarıda anlattıklarım İsrail gizli servislerinin iç yüzünü açıklamak iddiasında olan bir kitaptan -özet- alıntılardır.
Amacım ne İran’ı suçlamak ya da zan altında bırakmak ne de “İsrail parmağı” göstermek değil.
Fakat...
Bütün bunlara karşın Papa’nın Türkiye’ye gelmiş olması Katolik dünyasındaki bazı ön yargıları kırabilir.
Ayrıca...
“İslamofobinin” IŞİD ve benzeri -İslam uğruna cihat- iddiasındaki örgütlerden “kafa kesme, kırbaçlama” gibi görüntülerle tırmandığı şu süreçte ayrıca anlamlıdır.
Başka bir İslam ülkesine değil, Anayasa’sında “laik” tanımlaması olan Türkiye’ye gelmesi de dikkate alınmalı.
Papa Francis Arjantinli, lüksten ve şaşaadan hoşlanmayan, sade yaşam süren bir halk adamı.
Bu özelliğiyle Türkiye insanı tarafından da sempatiyle karşılanıyor.
“Medeniyetler savaşı” ve “dinler savaşı” gibi ayrımcı söylemler yıllardır uçuşurken Papa Francis “dinler diyaloğuna” omuz vermiş oluyor.
Diyanet İşleri Başkanı ile görüşmesi “dinler diyaloğunun” önemine vurgudur.
Ayrıca...
Hıristiyanlığın üç büyük mezhebinden biri olan Ortodoksların Patriğini, Katolik dini lider ve Vatikan Devleti Başkanı olarak ziyareti de İslam dünyasında mezhep savaşlarına karşı olumlu bir modeldir.
Aynı Tanrı, aynı peygamber, aynı din...
Başlangıçta olmayan mezhepler için Müslümanların birbirlerine girmeleri nasıl da gereksiz.
İşte Papa ziyaretinin düşündürdüklerinden birkaç not...