ÖYLE görünüyor ki “Başkanlık Sistemi” için şans bütün olasılıklarla birlikte kullanılacak.
Meclis’ten referanduma yeşil ışık yakacak 330 oy sağlanırsa, referandum sandıklarından “evet” zor da olsa mümkün.
“A” planı bu.
Ya “B” planı?
Sanıyorum “partili cumhurbaşkanı” bu “yedekteki” plan.
Teorik olarak makul gerekçeleri var.
Pratikte de, batı demokrasilerinin çoğunda cumhurbaşkanları partili.
27 Mayıs 1960 ihtilalcilerinin anayasası yürürlüğe girinceye kadar Türkiye’de cumhurbaşkanları zaten partiliydi.
Hangi cumhurbaşkanı bir günde bütün siyaset geçmişini beyninden ve yüreğinden çıkarıp atmış ki?
Siyaset maskeli yapılmamalı.
“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” söylemi politikayı da kapsar.
Aşağıda “partili cumhurbaşkanı” için bir tahlil sunuyorum.
Bazı satır aralarına, parantez içinde kendi görüşlerimi de yansıtacağım:
.............................
Sanılıyor ki, Başbakan Erdoğan, partili cumhurbaşkanını kendisi için istiyor. Cumhurbaşkanını halkın seçtiği bir yapının bunu gerekli kıldığı gözardı ediliyor. Oysa cumhurbaşkanının aday gösterilmesinden seçim kampanyası yapmasına kadar birçok konu “partililik” meselesini gündeme taşıyor. (Gerçekten her önüne gelen Cumhurbaşkanlığı’na aday olamaz ama daha da önemlisi büyük harcamaları gerektiren seçim kampanyaları bireyler tarafından karşılanamaz. Sadece zenginlerin cumhurbaşkanı adayı olabilecekleri bir çarpık seçimle karşı karşıya kalırız. Oysa partili adayı için harcamalar parti tarafından karşılanır, kampanyalar parti örgütleri tarafından gerçekleşir. G.C)
* * *
Ayrıca bir partinin ve siyasi hareketin içinden çıkan bir kişinin “partili değilmiş gibi” davranması ne kadar doğru ve doğaldır? Tarafsızlık ilkesi bir ayrımcılık, dışlayıcılık içermemesi açısından anlamlıdır. Cumhurbaş-kanının elbette bir politik tercihi, fikirleri, duruşu vardır.
Cumhurbaş-kanı nasıl 76 milyonun cumhurbaşkanı olarak herkesi kucaklıyorsa, aslında başbakan da bütün ülkenin başbakanı olarak hareket etmekte, hizmetlerde ve icraatlarda tarafsız davranmaktadır.
Onlarca yıllık siyasi mücadelenin içinden gelen ve bir partinin siyasi çalışmaları neticesinde seçilecek olan cumhurbaşkanı kendini, aslını, geçmişini ve politik düşüncesini inkar mı etmelidir, reddi miras mı yapmalıdır?
Bu konunun yanlış bir zemine çekilerek tartışılması zoraki, lüzumsuz, yapmacık durumlar üretir.
Ayrıca son döneme kadar hangi cumhurbaşkanı tam tarafsız ve adil olmuştur, kendi siyasi tercihlerini hükümetler üzerinde uygulamaya kalkmamıştır? Atamalardan tutun da Meclis’ten geçen kanunlara kadar birçok konuda cumhurbaşkanının uygulamaları, siyasi bir tercihin yansıması olmuştur. Bunun tek istisnası, Abdullah Gül dönemidir. Abdullah Bey, ne içinden geldiği siyasi hareketi inkar eden bir yabancılaşma içine girmiştir, ne de tarafsızlık ilkesine gölge düşürmüştür.
Bu iyi örnek, hem AK Parti iktidarıyla Cumhurbaşkanı’nın uyumundan gelmektedir, hem de Abdullah Bey’in birçok hassasiyeti başarıyla gözeten yapısından... (Bu konuda birkaç ,ihtiyati not düşülebilir. GC.)
Benzer şekilde Meclis Başkanı da “partili” değil midir? Meclis Başkanı seçilen partisinden istifa mı etmektedir?
Bir partinin mensubu olarak seçilen ABD veya Fransa başkanları tarafsız davranamamakta mıdır?
............................
Yukarıdaki satırların yazarını altındaki imzayı yazının başında belirtmedim.
Çünkü...
Önyargılı okumanızı istemedim.
Yazının sonuna geldiğinizde artık zaten yorumlarınızı yapmış oldunuz.
Müellifin adını “fikri haklar” gereği şimdi yazabilirim.
Başbakan Erdoğan’ın Baş Danışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan...
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025