Kuraldır: “Madde 1: Patron daima haklıdır.
Madde 2: Eğer patron haklı değilse, madde 1’i hatırla. Ve gereğini yap.”
.....................
Başbakan Davutoğlu bu kuralı dikkate almadı.
Bir açıdan bakılırsa... Davutoğlu Başbakan gibi Başbakanlık yapmış oluyor.
Türkiye’nin AK Partili olmayan diğer yarısı -iktidar icraatını beğenmese bile- Davutoğlu’nun bu çizgisini “doğru” buluyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Davutoğlu’na hakkımızı helal ediyoruz” söylemi bu yorumun kanıtıdır.
Davutoğlu da göreve başlarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Emanetçi değil, güçlü başbakan istiyorum” tanımı doğrultusunda görev rotasında pusula yaptı.
Diğer açıdan bakılırsa, Türkiye’nin diğer yarısına göre “Davutoğlu yanlış yaptı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “emanetçi değil, güçlü Başbakan” tanımını “ruhuyla” değil, “lafzıyla” algıladı.
Erdoğan, kendisinden sonra “AK Parti’nin yukarıdan aşağıya kadar Davutoğlu’nu benimsemesi, onu kabul etmesi” için o söylemi telaffuz etmişti.
Adresi “Davutoğlu değil, tepeden tırnağa AK Partililerdi.”
Yani...
Bu onlara “çağrıydı.”
Özellikle “baba isimlerin” Davutoğlu’na karşı bir “iç mücadele” vermemeleri içindi.
Özal’dan sonra ANAP’ın, Demirel’den sonra DYP’nin iç çekişmelerle ufalıp, parçalanıp, tükenmesini görmüş bir deneyimli siyasetçi olarak “AK Parti’nin karışmamasını, bütünlüğünü sürdürmesini” amaçlamıştı.
Hepsine “Davutoğlu’nun arkasındayım” mesajıydı “emanetçi değil güçlü Başbakan” söylemi.
.....................
Davutoğlu Erdoğan’ın danışmanıydı.
Erdoğan’ın Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı oldu.
Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilince de onun adeta parmağıyla işaret ederek kongrede seçtirdiği AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan.
Bütün bu yıllar boyunca “Patron” Erdoğan.
Aralarındaki “itaat” demeyeyim ama “son sözü söyleyenin Erdoğan olduğu, ilişkinin süreceği” kanısı ve varsayımıyla “Davutoğlu konumlanması” yapılmıştı. (Elbette Davutoğlu’nun vasıfları da yadsınamaz.)
Ama...
Yukarıda işaret ettiğim gibi, Davutoğlu “Emanetçi değil güçlü Başbakan” ifadesinde “adresin kendisi olduğunu” düşünmüş, aslında bunun partinin “büyük abilerine ve örgüte çağrı” amacını algılamamış denebilir.
Başbakanlığı süresince Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarındaki makası açan ayrılıkların özünde bu olduğu söylenebilir.
.....................
Hangi bakış açısı “doğru”, hangisi “yanlış” buna girmiyorum çünkü “görecelidir.”
Erdoğan kurduğu, iktidar yaptığı partiyi kendi doğasına ve felsefesine göre yönetmiştir. Beraber çalıştıklarından beklentileri buna uyumdur.
Davutoğlu da “Başbakanlığa nasıl geldiğimi inkâr etmiyorum ama bu mevkiyi ve daha önceki mevkilerim için de hayatım boyunca talepkâr olmadım. Bir yere gelmişsem bunun hakkını vererek çalışırım” diye tanımlıyor çizgisini.
Ama...
Hayatın ve siyasetin “gerçeği” yazının başındaki “kural.”
Kuralın Anayasa ve demokrasi aynalarında görüntüsü ayrı bir “açıdan bakış...”
Ya da... “Ters açıdan...”