Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Kameralarının hedefi oldum. Ama diyorum ki... İmar Bankası, Telsim, Çukurova, Kepez... Uzanlar... Bunlar bir polisiye dizi olarak görülürse değil, yargıdan bürokrasiye, polisten özel kurumlara, siyasi etkilere, medya gücüne kadar mali sistemin bütünüyle değişmesi için - örnek hadiseler bütünü - olarak görülmelidir."
Bilimsel deyimiyle study case...
Yani... Örnek olay.
Birbirleriyle tüm ilişkiler, etkiler bir ağ olarak incelenmeli, sistemin yeniden yapılanması bu laboratuvar çalışmasının sonuçlarıyla ortaya konmalıdır.
Soru:
"Neden yenilemekten söz ediyorsunuz? Kaçıncı olay bu? Ve kaç yeni yasa çıktı? "

Karacan'dan düşündürücü bir cevap:
"Mali sistemde böyle hadiseler eskiden - istisna - idi.
Şimdi artık - genel - hale geldi.
Yasalara uyumlu olanlar ise artık istisna."
Yanlış mı?
İmar Bankası olayından başımızı biraz yana çevirelim... En fazla sesi çıkan, hatta saldıran grup hangisi?
Acaba, kimileri için bir gizli mali milat, bir gizli af mı var?
Kısacası... Her biriyle, polisiye dizi gibi uğraşılamaz artık.
Çoğunluğa geçmişler.
Böyle bir çoğunluğu yok ederek, mali sistemi demokrasi ve adalet normallerine taşıyacak... Yoldan çıkanları istisnalar hanesinde tutabilecek etik reforma ihtiyaç var.
Karacan'la sohbetin sonucu...
"Şu söylediğiniz sonuncu yasa dahil, perakende düzenlemelerle artık olmaz. Ağ, bütünüyle ve tüm ilmikleriyle yeniden düzenlenmeli."
Yani...
Timsah avcılığı, polisiye iştir.
Bataklığı kurutmak ise çevre temizliği.

Karacan'ı dinlerken aklıma Marcel Proust'un dünya klasiği olan romanının adı "Kayıp Zamanın İzinde" geliyor.
Yeni bir mali sistem oluşturulamadan kaybedilen zaman için bazı izler yansıtıyorum.
Anlatıyor...
"1990'da İmar Bankası, Bankalar Kanunu 64. madde kapsamına düşmüştü. Ancak, Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal'ın bu grupla ortak olması sonucu, anayasayla yasaklanmış olmasına karşın Star Televizyonu kuruldu. Grubun, artık hem TV'si vardı... Hem de TV'deki ortağı dönemin en güçlü adamı Turgut Özal'ın oğluydu. 64. madde de lafta kaldı."
Özel TV'ye elbette kimse karşı çıkmaz. Özal'ın oğlu da ortak olabilirdi ama özel TV'lerin yasal zemini açılarak... Ve banka üzerine Özal adının şemsiyesi açılmaksızın.
Çünkü Karacan'a göre o tarihten sonra denetim çok zorlaşmış. Daha sonraki başbakanlar da şemsiye olmayı sürdürdüler. Bakanlar da öyle.
Örneğin...
Karacan'ın başında bulunduğu SPK, Çukurova AŞ'nin yönetim kurulunu değiştirmiş... Ama şimdi CHP'de olan dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı, hususi mürakıp göndermiş ve onun isteğiyle genel kurul toplatmış. Yeni yönetim kurulu çoğunluk hisselerine sahip ailenin oylarıyla oluşmuş.
Peki çifte hesap, fiktif hesaplar, karşılığı olmayan Hazine kağıdı alımları, karartılmış kayıt iddiaları?..
Denetimde nasıl ortaya çıkmadı yıllardır?
Karacan'a göre, sıradan bir kayıt denetimiyle elbette bulunamaz.
Ama, nakit akışının trafiğinde iz sürülse, gazete ve TV ilanlarıyla kayıtlar ve yetkiler karşılaştırılsa bulunma şansı olabilirdi.
"Örneğin, Hazine kağıdı satışı için ilanlar yayımlayan İmar Bankası'nın yetki belgesi olup olmadığı ortaya çıkarılırdı. Çünkü, bu yetkisi yoktu" diyor.
Daha pek çok şey var... Proust'un kitabı gibi uzayabilir.
Ancak hukuku ararken, hukuk yolunda ilerlemek gerekir. 65 yaşında bir anneyi, aileye yeni girmiş bir genç kadını - listeler doğruysa - arananlar listesine koymak, işaret ettiğim ciddi bir çalışma değil, gösteridir.
Bu hadise polis ve yargı ekseninde ciddiyetle tutularak ama tıpkı yerküre gibi o eksenin etrafında dönen farklı dünya da görülerek yorumlanmalı.