Televizyonda özellikle gece saatlerinde izlenen söylemler ve görüntüler bilinçaltına kaydedilir. Televizyon izlemeyen birey, tüm yaşamı boyunca en fazla 60-70 kez doğal ya da kaza ölümleriyle karşılaşır.Oysa... TV izleyen birey, en az 1000 kez cinayetle karşılaşıyor.Bu görüntüler bilinçaltına kayda alınıyor.Bir süre sonra nedenini bilmediği kaygılar, korkular hissediyor.Gereksiz ve nedensiz psikolojik tepkileri oluşuyor. Bunu, paranoyak toplum teşhislerinde bireylerin travmalarının toplamı olarak da algılayabiliriz..................Televizyonları açıyorsunuz... Ekranda Türkiye'nin yaşayan en büyük iki romancısından biri olan Orhan Pamuk'un "3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacağı" haberleri... Suçlama konusu, "Türklüğe hakaret..."Kim? Daha 1 yıl önce "Nobel Ödülü için aday gösterilen Türk yazarı..."Kitapları, çeşitli dillerde çevirileriyle en çok satanlar listesinde... Acaba... TV'lerdeki "cinayet görüntüleri" gibi "düşünceye ve söyleme linç" görüntüleri de bilinçaltlarına kaydedilmiyor ve travma yaratmıyor sanılabilir mi? Düşünceye, özgürlüğe, demokrasiye, hoşgörüye, karşıt fikirlere karşı tepki veren toplumsal paranoya böyle travma birikimleriyle oluşmaz mı?Nedeni anlaşılmayan özgür düşünceye ve tartışmaya karşı kapalı, katı toplum psikolojisinde çağın gerisindeki bu kültür bombardımanı izleri yoktur diyebilir miyiz?...................Orhan Pamuk'un özellikle şu tartışılmakta olan görüşlerini paylaşmıyor olabilirim.Ama... Şiddet içermediği sürece, düşüncelerini özgürce yazabilmelidir, dile getirebilmelidir. Hele bu konuda, ne savcı ve yargıç rolündeyim, ne de yargıyı etkilemek gibi bir eğilimim var ama özellikle 1915 yılına ait Ermeni dosyası bağlamında "Osmanlı" dönemiyle, 1923'te kurulan ve adını "Türkiye" olarak ilk kez alan devletin yasasındaki "Türklüğe hakaret" ilişkisini bir hukukçu olarak çözebilmiş değilim.İster Kürt, ister Ermeni, ister Türk olsun... Ölü sayısının bir "istatistik rakam" olarak yansıtılmasında ise, suç unsuru değil, bir romancının duygu yüklü olması gereken yapısına ve üslubuna yakışmayan soğukluğu algılıyorum. O kadar...........................Biraz bilince erişmiş çocuğa en çok sorulan "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusudur. Çocuk, TV'lerde kırlaşmış uzun saçları, zayıf vücudu, bitkin haliyle jandarmaların ortasında yargılanmaya çıkarılan bir profesörü/üniversite rektörünü görmekte.Suçlama ne?"Çıkar amaçlı çete kurmak."Çocuğun bilinçaltına üst üste görüntülerle çivi gibi çakılan şey, "profesör =çeteci..." Büyüyünce "Profesör olacağım, rektör seçileceğim sonra da hapse konulacağım, jandarmaların kolunda mahkemeye çıkarılacağım" mı diyecek? Çocuğun bilinçaltında bu görüntülerle oluşan travma sadece profesöre ait olumsuz görüntülerle sınırlı kalmaz. Bütün profesörleri, üniversiteleri kapsayan bir genişleme riski vardır.Psikolojinin temel anlatılarından biri şöyledir:"Küçüklüğünde sarı bir köpek tarafından ısırılan çocuk, büyüdüğünde sarı kediye, sarı otomobile, tanımadığı sarı giysili insanlara da nedenini bilmediği tepkiler verir."Çocuğa nasıl anlatılabilir ki... "Tek kişilik çete olmaz." YÖK Başkanı'nın anlatımıyla: "İki hâkim, bir savcı tahliye istediği halde rektör amca sadece iki hâkimin istemiyle tutuklu yargılanmaktadır.""Tarihi eser kaçakçılığı" davasından daha ilk duruşmada beraat etmiştir. Bundan da beraat etmesi olasıdır ve "kusura bakma" bile denilmeyecektir.......................Sanatçıya ve bilim adamına hoyratlığın kökeninde bugün, egemen konumda olanların, çocukluk ve gençlik yıllarında bilinçaltlarına kaydedilmiş görüntüler vardır. g.civaoglu@milliyet.com.tr Banu Gökçül, NLP uzmanıdır. Yani.. Karşılığı "düşünsel gücün yönetimi" olan bir disiplin. 3 şeyden sakının diyor. 1- Sigara. 2- Alkol. 3- Uzun süre TV izlemek. Özellikle üçüncüsü için anlatımını özetle yansıtayım...
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025