Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sinemanın yaşayan "en büyüğü" Lars Von Trier "dogma estetiği"ne odaklanmıştır.Örneğin...Filmlerinde sahte kan, sahte gözyaşı yasaktır.Oyuncunun kafasına tabak fırlatılacak ve alnı kanayacaksa, karton değil, gerçek tabak. Gerçek kan..."Dogma" kanı...Gözyaşı için öyle soğan ya da kimyasal maddeyle ağlatmak yok.Gerçek oyuncuysa, rolünü hissedecek ve ağlayacak.Lars Von Trier, oyuncularının doğal gözyaşı dökmeleri için psikoterapi yöntemleri de uyguluyor.Filmde "seks" varsa... Oyuncular arasında gerçek seks...Kamerayı cesur kullanıyor. Duyarlı anları ve noktaları gösteriyor.Dublör kullanırsa, tenlerde renk ve doku farklılığı, filmin büyüsünü bozabilir.Bu da "dogma estetiğine" aykırı......................Korku, ahlak, siyaset...İşlediği gerçekçi konularla izleyenleri insanlık duygularının morglarında dehşet ürpertileriyle gezdirir.......................Yeni yılın ilk gününden bu yana Türkiye manzaralarında Lars Von Trier'in "dogma estetiği" damgalı bir dehşet filmini izler gibiyim.Her şey ne kadar da yurt gerçeği!..Her yıl ocak ayının ilk sabahı, TF2 kanalında harikulade naklen klasik müzik yayın geleneği vardır.Viyana operasının görkemli salonunda "Strauss"ların valsleri, polkaları çalar.Orkestra bir harikadır.Dünyanın en ünlü şefleri tarafından yönetilir.Zaman zaman ekrana genç balerin ve baletlerin uçarcasına, kayarcasına vals gösterileri gelir.Bu geleneksel konserlere her yıl Avrupa'nın devlet adamları konuk olurlar.Bu kez de Almanya Şansölyesi Angelina Merkel onur konuğuydu.Sarhoş edici, kanatlandırıcı görüntüler sürerken, öğle haberleri için ara verildi.Konsere daha sonra devam etmek üzere sunulan, yeni yılın ilk öğle haberleri hangi görüntülerle başlıyordu dersiniz?.."Hakkâri'de kuş gribi ve 1 kişinin şüpheli ölümü" haberiyle...Kar... Yıkık dökük birkaç taş kulübe... Maskeleri bir yana kaymış, beyaz giysilerinin düğmeleri açık, çıplak elle tavukları kanatlarından tutarak ve yelpaze gibi açarak kameralara gösteren görevliler...Traktör römorklarına doldurulmuş ölü tavuklar...Yörenin bildiğiniz hüzün verici, bakımsız hastanelerinden, orada bekleşen umutsuz yöre insanlarından görüntüler...Ve... Bütün bu sessiz kanıtlarına karşın resmi makamların "ölümün kuş gribinden olmadığı" açıklaması...Lars Von Trier her şeyin gerçek olduğu bir Türkiye siyaset belgeseli çekseydi, herhalde bundan daha çarpıcı olanı düşünemeyebilirdi.Sadece insanlık duygularının değil, insanlığa saygının da morgunda ürperti verici bir kamera gezintisiydi bu...Yıllar önce Çernobil'de nükleer santral patlamasından sonra, dönemin Tekel Bakanı'nın nükleer zehir sinmiş çayları "Mis gibi... Ben içiyorum, herkes içsin" söylemiyle yudumlayışındaki sorumsuzluğu anımsadım.Resmi açıklama 2006'nın ilk günü de, yıllar öncesi olduğu gibi ne yazık ki hiç inandırıcı değildi.Filmin bugünlerde izlediğimiz devamı daha o dakikalarda sanki görülmüştü bile........................Ardından, Hakkâri'den haberler yeni yıl kutlamalarına kaydı.Ölü tavuk kanatlarının yelpaze açılımından, Moskova, Kiev, Londra, Paris, Roma, Rio'nun ebemkuşağı gibi açılan rengârenk, ışıl ışıl, canlı yılbaşı görüntüleri getirildi ekrana...Yerkürede gece yarısına girişin coşku yansımaları........................Bütün bunlar Lars Von Trier'in dramı daha da koyulaştırmak için zıtlıklar arasında kamera gelgitleriydi sanki...Renklere geçmeden önce siyah-beyaz dram görüntüleri........................Bu kafayla AB süreci -yürekten diliyorum ki- bir "AB rüyası" olmasın."Karanlıkta dans" etmeyelim."İnsankent"lerin uzağına savrulmayalım. g.civaoglu@milliyet.com.tr Karanlıkta Dans ve Dogville (Köpekkent) filmleriyle dünyayı sarsan ustadan söz edeyim...