Homoseksüellerin kilise tarafından tanınmak istemelerinin ve evlenme talebinde bulunan rahiplerin beni kızdırdığını itiraf etmeliyim.Bir camiye girmeden önce ayakkabılarımı çıkarırım.Eğer ayakkabılarımı çıkarmamak istiyorsam, başka bir yere giderim." ....................Umberto Eco, 20 yaşına kadar, Katolik eğitimi etkisindeymiş. Sonra "agnostik (Tanrı'nın varlığından kuşkulu)" olmuş. Umberto Eco ile İtalya'nın aydın din adamlarından biri olarak bilinen Cardinal Martini, birbirlerine mektuplar yazarak belirli konuları soruyor ve yanıt veriyorlar.Bu soru ve yanıtları içeren "İNANÇ ya da İNANÇSIZLIK" kitabını, bir solukta ve keyifle okudum.Kitapta bir agnostik ile bir din büyüğünün yansıttıkları şu dünyanın "birlikte ve insanca yaşanır olması" formülü, hem üsluplarında, hem de fikir özlerinin buluştuğu ortak paydada algılanıyor. "Laisizm" kavramının içini dolduruyorlar.Formül son derece yalın:"Karşılıklı gerçek sevgi ve saygı..."İnançlılar ve inançsızlar arasındaki ortak alan dayatmayı, saygısızlığı dışlayan laisizm.....................Eco'nun en duyarlı soruları bile diyalog sorunu yaratmıyor.Örneğin... "İsa Peygamber, bir tesadüf Japonya'da doğsaydı ve Hıristiyanlık Japonya'da başlasaydı, şarap ve ekmek değil, pirinç rakısı saki ve pirinç mi kutsal olacaktı?"Başka mesajı özetle şöyle:"Kadınlar neden rahip olamıyorlar? Kutsal kitaplarımızda böyle bir emir, böyle bir ifade araştırdım. Bulamadım."Bu soruyu "kadının erkeği tahrik tehlikesi" iddialarıyla açıyor..."Aziz Thomas, 'Rahip kadın olursa, ona uyanlar (erkekler) şehvete kapılabilir' diye yazıyor. Peki, yakışıklı bir rahibi gören ve şehvete kapılan genç kızlar ne olacak? Stendhal'ın Parma Manastırı kitabında böyle tutkular anlatılır.Bence kadınların toplumsal hizmetlerinden dışlanması değil, öğrencilerin ya da inananların eğitimi gerekiyor. Öyle değil mi?".....................Bunları okurken, Türkiye'yi de düşünmedim değil. Örneğin... Türkiye'de hiçbir laik, ayakkabısını çıkarmadan camiye girmeye kalkışmaz. Cenazelerde agnostik kadınlar dahi başlarını örterler.Dini ritüele ve törenlere laikler saygılıdır.Aynı saygıyı beklemek haklarıdır."Zındık, kâfir, yanacaklar/yakılacaklar" diye anılmamalılar.Cenaze namazında erkeklerin yanında saf tutarlarsa, bundan onları alıkoymak isteyenler acaba kadınların "şehvet objesi" olmaları gerekçesinde haklı mıdırlar?.. Yoksa kendi nefislerini terbiye edecek eğitimden mi yoksundurlar?Alkol almayan Müslümana elbette saygılı olmak gerekir.Ama alkol alana da "kırmızı bölgeler" çizmeye kalkışmak, laik ülkede bir arada yaşamanın sevgi ve saygı ortak alanlarını yok etmek değil mi?Alkol içenin sağlık açısından zararı kendinedir.Ve... Az da içse, doğrudan etrafı zehirleyen, tüm çevreye zarar veren sigaranın toplu alanlarda içilmesini yasaklamamak, tek tük yasakları da uygulamamak gene hukuku, sosyolojiyi değil, dini dayatmayı düşündürtüyor.....................Mevlana Haftası'na girerken, onun söylemini tekrarlayayım..."Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol..." g.civaoglu@milliyet.com.tr Yazar Umberto Eco, ileride Papa seçilmesi olasılığından söz edilen Cardinal Martini'ye şöyle yazmış: "İslam dininin, alkol tüketimini yasaklamasına itiraz edemem; eğer bu görüşe katılmıyorsam, Müslüman olmam. Katolik Kilisesi'nin boşanma hakkındaki görüşlerinin laikleri neden korkuttuğunu anlayamıyorum. Katolik olmak istiyorsanız, boşanmayın. Boşanmak istiyorsanız, Protestan olun. Eğer bir Katolik değilseniz ve kilise sizin boşanmanıza izin vermiyorsa, işte o zaman şikâyet hakkınız var demektir.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025