Şehitlerimize rahmet, ailelerine, TSK’ya ve milletimize başsağlığı diliyorum.
.......................
Elim helikopter kazasının nedenleriyle ilgili yorumları okuyorum, TV ekranlarından izliyorum.
Uzaktan “ahkâm” kolay.
Ama bölgedeki askerin hangi koşullarda görev yaptığını yerinde paylaşanlar çok daha gerçekçi olabilirler.
Helikopterin alçaktan uçarak “yüksek gerilim hatlarına” takılması ve düşmesi tartışılıyor.
“Kaza-kırım raporu” sonrası bu ve benzeri soruların cevapları alınacak.
Ama...
Bölgede uçuş deneyim birikimine sahip helikopter pilotlarının hele bir Tümgeneral ile diğer rütbeli komutanları taşırken “hata yapma lükslerinin olmadığı” bilinciyle “levye” tuttuklarına inanmak gerek.
Dışarıdan bakınca mantık dışı gibi görünen “uçuş irtifası” fantezi sanılacak “uçuş zikzakları” aslında bilinçli ve deneyimli helikopter pilotlarının tercihleridir.
.......................
Bir anımı yansıtayım:
1990’lı yılların başlarıydı.
“Kuzey Irak’a” gidiyordum.
TSK’nın bir helikopterindeydim.
Pilotumuz kalkıştan az sonra bir nehrin vadisini izleyerek ve “zikzaklar” çizerek uçuyordu.
Nehir yüzeyinin 50 cm üstünde seyrediyorduk.
İki yanımızda ve bizim seviyemizin üstünde nehrin aktığı vadinin doğası yükseliyordu.
Su yüzeyine bu denli yakın, alçaktan ve de nehir vadisinde zikzaklarla uçuşun tehlikesini -konuyu biraz bilen- herkes teslim eder.
Ama...
Bu zorunluydu.
Helikopteri-mizin Türkiye’ye mi yoksa o zamanlar Kuzey Irak’a uçuş yapan ABD “çekiç güce” mi ait olduğu PKK tarafından anlaşılmamalıydı.
Çünkü...
PKK, ABD helikopterlerine ateş açmıyordu.
Helikopterin karnında Amerika’ya ait olduğunu belirten büyük harflerle “U.S.A” varsa yerdeki PKK birimleri seyirci kalıyordu. (Sonradan TSK, Amerika’dan helikopterlerinin karnındaki bu harfleri sildirdi.)
Ve...
Gene o tarihlerde TSK helikopterleri “füzesavar” sistemiyle donatılmış değildi.
“Nehir yatağından bu yılan hareketleriyle alçak uçuş boyunca nohut büyüklüğünde terler döktüğümü” hatırlıyorum.
.......................
Şimdi durum daha da ciddi.
PKK’nın elinde -YPG’den aldığı ABD malı- ve Avrupa’nın “dost (!!)” devletlerinden edindiği ağır silahlar var.
1980’lerde dağlardaki 3 PKK’lıya 1 kalaşnikof düşerdi.
“Aradan geçen yıllarda, tam donanımlı olmanın ötesinde yüksek teknolojiye de ulaştığı” söylenebilir.
DEAŞ’a karşı kullanılması için ABD’nin verdiği ileri teknolojiye sahip ağır silahlardan bir bölümü PKK’da... Bu “gri trafik” daha da yoğunlaşacak gibi görünüyor.
TSK ve diğer güvenlik birimlerinin işleri daha da zorlaşabilir.
Orada Türkiye’nin esenliği için canı pahasına çarpışan kahramanlarımızı ulusça kucaklıyoruz.