Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Bakın... Bunlar da oluyor. .....................
Edirnekapı Öğrenci Yurdu’nda “karşıt görüşlü öğrenciler” arasında çatışma çıkar.
Milliyetçi gençler, Kürt gençlerden birinin elini kesici aletle yaralar.
İlginçtir ki milliyetçi grubu oluşturan Alperenlerin lideri Urfalı bir Kürt.
Araya, kültürler ve etnisiteler arası diyalogu kuran “Ekopolitik” girer.
Olaydaki Kürt gençler İstanbul Türk Ocağı’na davet edilirler.
Türk Ocağı Başkanı Hilmi Bayar, bu Kürt gençleri ile konuşur.
Diyalog gelişir.
Hilmi Bayar o Kürt gençlerine öğrenime devam etmeleri için burs sağlar.
Bir başka ilginç diyalog örneği daha...
Türk İslam Konfederasyonu Onursal Başkanı Musa Serdar Çelebi milliyetçi damarın önde gelenleri arasındadır.
Avrupa’daki Ülkü Ocakları’nı örgütlemiştir.
Adı Ağca olayları bağlamında da medyaya yansımıştı.
“Ekopolitik” toplantılarında daha önce PKK dağ kadrolarında yer almış olanlardan tutunuz da milliyetçi damardan gelenlere kadar uzanan çok farklı görüşlerin simgeleri bir arada oluyorlar.
Musa Serdar Çelebi de onlardan biri.
Ekopolitik’in toplantılarına, katılımcılara -Kürtler de dahil- hediyeler getiriyor, tarafların birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlayan çok yönlü diyalog ağında yer alıyor.
Toplantılara Hakkâri’den katılan Kürtlerin, Çelebi’yi Hakkâri’ye davet ettiklerini söylesem inanır mısınız?
Ama...
Doğru...

Haberin Devamı

Sessiz ve derinden

Musa Serdar Çelebi, Ahmet Türk’ü de ziyaret etmişti.

Vamık Volkan katsayısı
Beyaz Saray’a siyasal danışmanlık da yapmış olan Prof. Vamık Volkan için bu köşede daha önce tanıtıcı satırlarım olmuştu.
Bir kez daha altını çizeyim.
Prof. Volkan ülkelerin etnik iç sorunlarının çözümünde uzmandır.
Balkan ülkelerinde ve eski Sovyetler Birliği’nden kopan cumhuriyetlerde bu görevi yapmıştır.
Türkiye’ye de katkıda bulunuyor.
Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Köşk’e davet edilmişti.
Bir süredir Tarık Çelenk’in inisiyatifindeki “Ekopolitik”te danışman.
Onun mimari projesini hazırladığı diyalog toplantılarıyla, etnik farklılıklar aynı zeminde konuşuyor, tartışıyor ve birbirlerini anlamak adımları atıyorlar.
Bu toplantılar İstanbul’da, Malatya’da, Mersin’de yapılmakta.
Türk milliyetçiliği ve Kürt milliyetçiliği hassasiyeti olanlar, PKK dağ kadrolarında yer alanlar, Alperenler ve Ülkü Ocaklıların yanı sıra partililer de katılıyor toplantılara.
Örneğin Mersin’deki toplantıya İl Belediye Meclisi Üyesi levanten Jasmin Lokmanoğlu ev sahipliği yapmış.
Siirt’ten, Van’dan da katılımcılar varmış.
Bazı toplantılara Milli Güvenlik Müsteşarı Muammer Güler, toplantının yapıldığı ilin valileri de katılıyormuş.
İnisiyatifi yürütenler zaman zaman İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a da bilgi veriyorlarmış.
“Çözümün silahta olmadığı” artık görüldü.
Ancak demokrasi içinde çözüm için sosyal ve psikoloji zeminin oluşması gerekiyor.
Siyaset kadrolarını bu zemindeki insan faktörü zorlayabilir, tezgâhları bozabilir.
Neler yapılmalı?
İşte “Ekopolitik” toplantılarında konuşulanlar “kişisel görüşler olarak” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Çelenk ve Prof Volkan tarafından” sunuldu.
Kanaviçe işler gibi dokunan “diyalog zemini” siyasi partilerin doruklarından estirilen sert rüzgârların etkisine girmemeli.
İmralı’dan, Ankara ve Diyarbakır’a kadar sivillerin söylemleri de sürece destek vermeli, köstek olmamalı.

KÜFÜRLE SERİNLEMEK
14 yıldır bu köşede yazıyorum.
CHP kurultayından sonra gelen e-mail’ler kadar hiç “küfür” ve “bela okunmaya” hedef olmamıştım.
Ne bu öfke arkadaşlar?
Neden bu rahatsızlık?
Anlaşılan hesaplar tutmadı.
Deniz Baykal’a iğrenç tuzaktan sonra, onun ayrılacağı, CHP’nin başkanlık kavgalarıyla seçimlere gideceği sanılmıştı anlaşılan.
10 gün içinde Kılıçdaroğlu’nun “ittifakla” başkan seçilmesi tatsız sürprizdi.
Ardından “Kılıçdaroğlu - Sav çatışması” patlak verdi.
Umutları gene yeşerdi.
Yeni bir kurultay kaçınılmaz olacaktı.
CHP parçalanacaktı.
Bu hesaplar da tutmadı.
Kılıçdaroğlu kendi listesini yaptı ve seçtirdi.
CHP’de ne Baykal, ne de Sav iç kavgalara ışık yaktı.
CHP seçimlere “AKP’ye tepki oylarının” büyük çoğunluğunu kendine çekerek yürüyor.
Gürsel Tekin “diğer bazı partilerin CHP’ye katılmak istediklerini” söyledi.
Bunlar genellikle oy tabanı olmayan “tabela” partileri ama ya “kelebek etkisi?”
“New York’ta uçan bir kelebeğin kanat hareketleriyle oluşan nano titreşimler, yenilerini yüksek katsayıyla üreterek Pekin’e fırtına olarak varırlar” ifadesinin kısa tanımı “kelebek etkisidir...”
Ne o mesafe ve ne de o kadar süre var.
Fakat “görüntü efekti” psikolojik rüzgâr yaratabilir.
Tabii Kılıçdaroğlu’nun “şartsız geleceklere kapılarımız açık” söylemi de aslında “şart...”
Yani yönetimde, aday listelerinde “kontenjan” şartıyla olmaz mesajı var.
CHP’nin daha güçlenmesi, iktidar partisine “alternatif” oluşturması demokrasinin iki ayağı üzerine sağlam basması, rejimin topallama görüntüsünün bitirilmesi daha iyi değil mi?
Bunu savunanlara küfür e-mailleri de nesi?
Başbakan Erdoğan bile “vakti zamanı gelince iktidarda olmayacağız artık” demiyor mu?