Tayyip Erdoğan’ın yüzünü Siirt önce güldürmüştü. Çünkü, eşi Siirtlidir. Sonra, çok üzdü.
Erdoğan, 6 Aralık 1997’de Siirt’te bir şiir söyledi, hayatı kaydı. Hapis yattı. Seçilme hakkını yitirdi. Lideri olduğu partiyi iktidara taşıdı ama seçime giremedi, başbakan olamadı. Şimdi ise Siirt coğrafyası, onun yaşamını bir kez daha değiştirmek üzere ufukta. Siirt, Erdoğan’a hayat öpücüğü verecek. Gerçekten YSK, Siirt’te yapılan seçimleri dün iptal etti. 60 gün içinde Siirt’te ara seçim yapılmasını öngören Anayasa ve yasa değişiklikleri için düğmeye basıldı. Erdoğan Siirt’ten milletvekili seçilecek ve başbakan olacak.
Siirt, Erdoğan’ın yaşamında kaderin keder ve sevinç kesişme noktası.
Demirel’in Güniz Sokak’taki evinin çalışma salonu girişinde duvara yan yana iki çerçeve asılıdır.
Birinde 12 Eylül 1980 tarihli gazetelerin manşet kupürleri yer alır. Silahlı Kuvvetler’in yönetime el koyduğu, Başbakan Demirel’in görevinden alındığı o manşetlerde yer almaktadır. İkinci çerçevede ise referandumla, Demirel’in seçilme hakkını yeniden kazandığını belgeleyen 12 Eylül 1987 tarihli Resmi Gazete kupürü...
Evet, iki kez sürgün, siyaset yasağı ve konuşmalarına sansürle geçen 7 yılın iki ucundaki 12 Eylül... Birincisi, karanlık tünele sokmuştu. İkincisi, çıkarmış ve devletin zirvesine götürmüştü.
Siirt kavşağının Erdoğan ve Türkiye için hayırlı bir "yeni başlangıç" olmasını diliyorum.
Mitolojideki öyküleri anımsatan bu tarih ironisinde Erdoğan’a, AKP’ye ve tüm siyasetçilere dersler var.
Ertuğrul Yalçınbayır Türkiye hukukunun ve sağduyulu politikanın yıllardır referansı olan az sayıda isimden biridir.
Yıllardır hukukun dalgakıran taşlarını yorulmadan, yılmadan döşemek çabasında.
Yalçınbayır’la, Erdoğan’ın Siirt kavşağını bir süre söyleştik.
Kısaca yansıtayım.
Anayasa’nın 76. maddesinde yer alan "ideolojik ve anarşik" suçlardan hüküm giyenlere seçilmeyi engelleyen ifade "terör suçlarından" diye değişecek.
Erdoğan’ın durumu "ideolojik suç" kapsamında yorumlandığı için bu değişiklik önemli.
Onun yanı sıra bu değişiklikten yararlanacak bazı siyasi parti liderlerinin ötesinde, ilk gençlik yıllarının saf heyecanıyla afiş asanlar bile "ideolojik" suçlu sayılıyorlar. Seçilme hakları yok.
Bunlar da düzelecek.
Ayrıca Milletvekili Seçimi Hakkındaki Yasa’nın 11. maddesindeki "TCK 312’den mahkûm olanlar, affedilseler bile milletvekili seçilemezler" hükmü değişiyor. "312’den terör suçu nedeniyle mahkûm olanlar" sınırlaması gelecek.
Ve... "Ara seçimler, genel seçimler üzerinden 30 ay geçmedikçe yapılamaz" hükmü de kaldırılıyor. Siirt’te 60 gün içinde ilk pazar seçimin yenilenmesini öngören yasal düzenleme yapılacak.
Erdoğan’ın seçimini sağlamak için dışarıdan başbakan atanmasını bile öngören Anayasa değişikliği konuşuluyordu. 27 milletvekilinin istifasıyla ara seçim öneriliyordu. Zorlamalar olacaktı. Türkiye çok gerilecekti.
Israrlı olunursa, Cumhurbaşkanı Sezer Türkiye’yi referanduma götürecekti.
Altın değerinde aylar tek kişiye hukuk yaratmak için bozuk para gibi harcanacaktı.
Oysa...
Şimdi... Gerilim üretmeden çözüm olasılığı kendiliğinden göründü.
Erdoğan’ın iktidardaki partisinin genel başkanlığını sürdürürken kendisi seçilme özürlü ve başbakanlığı yasaklı görüntüsü ne içe izah edilebilir ne dışa.
Çarpıklık düzelebilecek.
Ayrıca daha önce sırf Erdoğan’a yarayacak diye demokratikleşme paketinden ikinci tur oylamada çıkarılmış maddeler bunlar.
Yani "tek kişi için hukuk engellemesinin düzeltilmesi de" denebilir.
Ancak bunun, Anayasa’nın 83. maddesinde dokunulmazlık çarpıklığı da düzeltilerek TBMM’ye getirilmesi sancısız ve prestijli siyaset olur.
Yalçınbayır’dan bu eğilimin izlenimlerini de edindim.