BUNDAN sonra zaman “Çankaya saat ayarına” göre akacak.
Şike yasası tartışmaları öyle gösteriyor.
Başta “ben Erdoğan’a biat etmedim, etsem Erbakan’a ederdim” çıkışını yapan Bülent Arınç olmak üzere AK Parti’nin “büyük Türk büyükleri” Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sonrası için bayrak göstermeye başladılar.
“Büyük Türk büyükleri” söylemi Türkiye siyasetine merhum Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olmasının ilk günlerinde girmişti.
Özal kendi yerine başbakan adayı olarak gördüğü 8 Anavatanlıyı bir araya toplayıp “aranızdan birinin başbakan olması için anlaşın” demişti.
O günleri yaşayanlar iyi hatırlar, elbette anlaşmak şöyle dursun birbirlerine girmişlerdi.
Bunun üzerine Özal sürpriz yapmış bambaşka birini başbakan yapmıştı; devlet protokolünde 2 numara olduğu halde 3 numara olan Başbakan Özal’ın ilerisine tek adım bile atmamaya özen gösterdiğini söyleyen Yıldırım Akbulut...
Çankaya Köşkü çıkışında medyaya açıkladığı bakanlar kurulu listesindeki isimleri de Özal yazmıştı.
Ama...
O Akbulut bile birkaç ay sonra Özal’a diklenmeye başlamıştı.
Bir GAP gezisinde Atatürk Barajı’na yükseklerden bakan mevkide, bunlardan ilkine bir grup gazeteci tanık olmuştuk.
Bize “vay beee” dedirten bir sert çıkıştı.
Herkesten beklenirdi de Akbulut’tan değil.
Konu Çankaya Köşkü ya da Başbakanlık olunca durumlar “insana ait hiçbir şeye şaşırmam” söylemine kadar dayanıyor.
AK Parti’de sorunun sadece “şike yasası olmadığı” açık gerçek.
Bunun arkasındaki gölge hareketleri önemli olan.
Bazen siyasetin ramp ışıklarına yakalanınca gölgeler ete kemiğe bürünüyor.
Şimdiki çatlak da bu.
Ama...
Üzeri sıvanacak, boyanacaktır.
“Parti içi deprem çatlağı değil, sıva çatlağıydı” denecektir.
Yasanın ilk değişmiş haliyle yeniden çıkması ve Çankaya’nın onayına gönderilmesi sadece AK Parti’nin değil CHP ve MHP’nin de oylarıyla olacağı için bu “sıva makyajı” çok da zor değil.
Cumhurbaşkanı Gül’ün geri gönderdiği yasa Erdoğan’ın uzaktan kumandasıyla AK Parti tavrıysa bile görüntü olarak 3 partinin Meclis iradesidir.
Gül’ün de bunu böyle algılayarak sorun haline getirmemesi ağırlıklı olasılık.
Ama...
Gül’ün Cumhurbaşkanlığı süresinin dolacağı 2014’e yaklaşılırken “Çankaya saat ayarını” düşündürecek çatlakların çoğalacağını görmek için siyaset allamesi olmaya gerek yok.
Bunların bazıları “sıva makyajıyla” örtülemez derin sarsıntıları hissettirecektir.
Şimdilik ön titreşimlerin işaretleri alındı, kayıtlandı.
Fakat...
“Sert fay kırılmaları” beklemek ve buna göre siyaset hesapları yapmak gene de yanlış olur.
ZÜLFÜ LİVANELİ’DEN DAMDAN DÜŞME ÖYKÜSÜ
BAŞBAKAN Erdoğan’a bir kez daha geçmiş olsun. Acil şifa diliyorum.
Bu konuda çok şey yazıldı, çizildi, konuşuldu.
Ancak...
Zülfü Livaneli’nin VATAN’daki satırları çok daha aydınlatıcı.
Yansıtıyorum:
Tesadüfe bakın: Tayyip Bey’in geçirdiği ameliyatı birkaç yıl önce ben de geçirmiştim. Beni de aynı doktor, yani profesör Dursun Buğra ameliyat etmişti. Hocanın usta elleri, aynı laparoskopik yöntemle benim de kalın bağırsağımdan 35 cm’lik bir bölümü çıkarmıştı.
Benim hastalığım divertikülit denilen, kalın bağırsakta oluşan bombelerin iltihaplanmasıyla ilgili bir durumdu. Bu yüzden patolojide kötü bir şey çıkmadı.
Umarım Tayyip Bey’de de çıkmaz ve kısa zamanda sağlığına kavuşur.
Yalnız burada, damdan düşen halden bilir kuralı gereğince bir uyarı yapmak istiyorum. Geçirdiği ameliyat çok ağır ve iyileşme o kadar çabuk da olmuyor.
Bağırsağın bir bölümü kesilip çıkarıldıktan sonra, iki uç zımbalanarak birbirine bitiştiriliyor. Kaynaması zaman alıyor ve bu süre zarfında sadece sıvı geçebiliyor boğazınızdan. Ayrıca vücuda giren ve çıkan sıvının sürekli olarak ölçülmesi gerekiyor ki bir kaçak olmasın. Bağırsakların tekrar harekete geçmesi de ayrıca önemli.
Dursun Hoca, ameliyattan sonraki yedi-sekiz gün beni hep endişeli gözlerle izliyordu. Herhangi bir ateş yükselmesi durumunda hemen ameliyathaneye alınacağım kesindi. Zor geçen bu haftanın sonunda hoca bir gün; “Galiba tehlikeyi atlattınız. Allah’ın bir mucizesi” dedi. Bu sözün beni ne kadar sevindirdiğini anlatamam.
Ama hemen ekledi: “Vücut kaynaklarınızın neredeyse tamamını tükettiniz. Şimdi nekahet devresinde kendinizi toparlayacaksınız.”
Ameliyattan bir iki gün sonra beni hastane içinde koluma girerek yürüttüklerinde bacaklarım yeni doğmuş taylar gibi titriyordu.
Bunları anlatmamın nedeni; Tayyip Bey’in de acele bir iyileşme ve ayağa kalkma baskısı altında kalmaması. Çok zor bir ameliyat bu. İyileşmek için zamana ihtiyacı olacak. Bu dönemde ne politika önemli, ne basın, ne de kamuoyu baskısı. Sadece dünya çapında bir hekim olan, Dursun Hoca’nın talimatlarına uymalı.
ASLANLARA ALKIŞ
ÇOK söze gerek yok.
Galatasaraylı aslanlar her şeyi yeşil çimlerde söyledi.
Başta Fatih Hoca hepsine alkış.
Ve tribün kültürüne de...