Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun sırrını Marka Konferansı'nda Michelle Mone anlattı. Hani o alttan destekli "Ultimo Bro" sutyenlerinin yaratımcısı... Michelle, eşiyle dans ederken sutyeni sıkıyor, tuvalete gidip çıkarıyor. "Sutyen hem rahat olmalı, hem de göğüsleri dik ve güzel tutmalı" diye düşünüyor. Bu proje için 3 yıl çalışıyor."Alttan dolgu maddesi konulmalı" aşamasına geldiğinde, önce su, sonra bir tür yağ dolduruyor... Plastik türevlerini deniyor... Sonunda, silikon jel kullanarak sorunu çözüyor. Bizler manzaralarımız, manzaranın sahipleri de güzelliklerine katkı için Michelle Mone'a teşekkür borçluyuz. Marifet iltifata tabidir.....................Ayşegül Yürekli'nin yıllık geleneksel "Marka Konferansı" gene çok keyifliydi.Bir izlenim de içeriden.......................Finale Hülya Avşar ve Okan Bayülgen konulmuştu... Hülya, bugünden yarına "marka" olunmaz inancında. Bir gün içinde TV yarışmalarıyla "ünlü" olunuyor ama bir ismin "marka" olması için, "yılların geçmesi gerektiğini" düşünüyor. Gerçekten... "Ünlü olmak, tanınmak" çok nadiren "marka" olabilmektir."Marka" olmak, tıpkı toplumun imbiğinden süzülerek, damıtılarak "toplumun kalıcı lezzeti" haline gelmektir. Bu da zaman nehrinde "rafting" yapmaktır. Uzunca, zor ve hatta tehlikeli bir yaşam sporudur.....................Hülya'nın bir diğer ölçütü, "iyi ürün" ortaya koymak... Böylece "güvenilirlik" kazanmak... Toplumun beğenisinde "demlenmek" -bir bakıma- toplum jürisinden kalite kontrol belgesi almaktır.Şarabın kıvamını bulması, çayın demlenerek tavşan kanı rengini alması gibidir. O, bu süreçte özenilen "model"dir artık... Zaten "ürün iyi değilse" yaşam raftinginde paramparça olur, hurda halinde karaya vurur....................Hülya, ölçütler arasına bir de "ukala" ve "şımarık" olmayı getirdi.Karşı çıkanlar oldu. Kelimelerin anlamını aşan bir söylemdi galiba... Benim algıladığım ise, 3. ölçüt olarak "cesaret" mesajı vermek istediğiydi.Cesur "söylem" ve "tavır" için "ukalalık, şımarıklık" ya da "entelektüel dil" sadece bir "üslup" olarak görülmeli.Cesaretle söylersin, bir tavır koyarsın ama bunu bir şöhret şımarıklığı veya ukalalıkla yaparsın... Kimi yakıştırır, kiminden sarkar... O ayrı konu. Sonuçta... Tartışmalar, eleştiriler şımarıklığa ya da ukalalığa odaklanır ama aslında tartışılan "öz" çoğu kez farkında olmadan "cesaretle" ortaya konulan görüş, tepki, tavırdır."Korkaklar marka olamazlar."Çünkü... Korkaklar rafting yapmazlar. Tehlikesiz yaşam konformistleridir.....................Son ölçütü ise "samimiyet" idi. Doğru. Kendinin olmayan imaj, üzerinden sıva gibi döküldükçe zaten geçici "ün" de çiçek bozuğu surata dönüşür....................Hülya'ya göre, kişiler "marka" olur."Okan Bayülgen" ise, "Kişiler marka olamaz, onların ürünleri markadır" görüşünde. Hangisi doğru?..Önce bir saptama: Okan itiraz etse de bana göre kendisi Türkiye ölçeğinde "marka..." Bu "marka" konusu son zamanlarda öyle sevildi, öylesine ilgi duyulan bir dosya ki, son 2 yıldır zaman zaman "marka" panellerine çağrılıyorum. O nedenle okumak, araştırma yapmak zorunlu oldu.Teori, "kişilerin de marka oldukları" görüşünü vurguluyor.O kadar ki, küresel markaları üreten kuruluşlar, toplumun ilgi odağı olmak, markalarına etki katsayısı kazanmak için "marka" adamları CEO yapıyorlar. Onların özel yaşamlarını bile kamuoyu ile paylaşmasını teşvik ediyorlar. "Marka" isimleri bünyelerine katıyorlar. Bir soru: "Gucci neden Tom Ford adına ihtiyaç duymuştu ki?"Okan da, Hülya da birer Türkiye "marka"sı. Markanın evriminde son aşama, küresel düşünmek ve yerel olmak ya da yerel düşünerek küresel olabilmek...Onlardan, bunu da dinlemek isterdim/isterim. Bu potansiyeli sorgulamalılar. g.civaoglu@milliyet.com.tr Bu başlık, pazar yazısı için hiç de fena değil... Okutur... Yazıya gireyim... Son yıllarda, güzel göğüslü kadın sayısında adeta patlama oldu.