Türkiye'de bulunan ve Arap siyaset dorukları ile yakın, çok önemli ve entelektüel bir Arap'ın öngörüsü şöyle:
"Ne Irak... Ne Körfez emirlikleri... Ne Suudi Krallığı... Ne Kuzey Afrika'nın Müslüman ülkeleri...
Hiçbiri, yardım için bile olsa topraklarında Türk askeri görmek istemezler.
'100 yıllar süren Türk egemenliği, kısa bir aradan sonra geri mi geliyor' kuşkusunu, tedirginliğini duyar.
Türk askerinin Irak'a gönderilme olasılığını da böyle görmeye çalışın.
Ancak BM kararı veya benzeri bir uluslararası kuruluş kararıyla gelirse Türk askeri - nispeten - kabul görür.
Ama inanın en çok tepkiyi gene Türk askeri çeker.
Coğrafya ve ilişkiler açısından sizin için daha yakın bir örnekle anlatmaya çalışayım... Kuzey Iraklı Kürtlerin Türk askerini topraklarında görmelerinden duydukları rahatsızlıktan Iraklı Arapların tepkileri daha az olmaz."
Türk askerinin işi zor.
ABD askerleri gibi "nokta hedef" oluşturmaları riski var.
Yıllar önce, dönemin başbakanı Turgut Özal, "Benim memurum akıllıdır. İşini bilir" demişti.
Devletin yağma edilmesi sanki bu işareti bekliyordu.
O zaman Özal gerçi "Benim işadamım akıllıdır. İşini bilir" dememişti ama elhak öyledirler.
Irak'ın yeniden yapılandırılması için oluşan dev fonlar için ihaleler art arda açılırken, bizim işadamları mevzilere yerleşmişlerdir bile.
ABD, tezkerenin intikamını almak ve Türkiye'nin burnunu sürtmek için Irak'ın yeniden yapılanma sürecinde Türk firmalarına iş vermediğini ilan ederken, bizimkiler çoktan Ürdün, Mısır, Suudi Krallığı ve Körfez Emirlikleri'nden ortaklar bulmuşlardır.
Birer ikişer Irak'ta böyle aracılarla iş kapmaktalar.
Yani asker göndermemize Irak'ın Arap'ı ve Kürt'üyle tepkilerinin yarattığı, saldırı tehlikelerinin yanı sıra, bu Arap ülkelerinden ihale almak için de asker göndermek koşul değildir.
Merhum Turgut Özal sağ olsaydı herhalde "benim işadamım da akıllıdır" diyecekti.
Son zamanların en çok dinleyici çeken müziği nedir?
İşte cevabım... "Meriç Köyatası'nın ekranlardan yansıttığı Harbiye Marşı..." Kerkük'te, özel görevli 11 Türk subay ve astsubayın, ABD askerleri tarafından başlarına çuval geçirilip bileklerine kelepçe takılarak götürülmeleri sonrası, Türkiye'de müthiş bir tepki patlaması oluşmuştu.
Türkiye insanı, bu olayda kendini sırtından hançerlenmiş, onuru parçalanmış hissetti.
Harbiye Marşı, Türkiye insanına, İstiklal Savaşı'yla, topraklarından Batılı işgal güçlerini çıkarışını, Atatürk Türkiye'sinin onurlu ve saygın yerini, kendi bağrından çıkardığı ordusuna olan tutkusunu yeniden yaşatmıştır.
Türkiye insanının gönül rüzgarları da, ABD'li askerlerle birlikte devriye görevi yapmak için "asker göndermeye" karşıdır.
....
Kısacası...
- Türk askerinin Irak'a gitmesini Irak halkları istemez.
- ABD ise ancak kuyruğu sıkıştıktan sonra ister görünmektedir.
- Irak'ın yeniden yapılanmasından pay almak için Türk işadamları ise gerekli mevzilere çoktan girmiş bulunuyorlar. İhalelerden paylar almaları asker gönderilmesine endekslenmiş değil.
- Türkiye insanı da henüz Süleymaniye baskınındaki barbarlığı, aşağılanmayı unutmuş değil. Asker göndermeye ters bakıyor.
Ama...
Bütün bunlara karşın Türkiye, gene de Irak'ın yeniden siyasi yapılanmasında ve bütünlüğünü korumasında "katkısı olacağının" güvencesini alarak, Irak'ta bayrak göstermelidir.
Yoksa... Bir ıska daha, Türkiye'ye yüzyıl sonra Sevr gölgesini yeniden düşürtür.
Irak'ta başlayacak bölünmelerle "Balkanlaşma" sürecinin ikinci istasyonu Türkiye olur.
Bölünme "temel içgüdüsü" az gelişmişliğin, "bütünleşme içgüdüsü" gelişmişliğin yansımalarıdır.
Örneğin...
İspanya, Belçika, Federal Almanya, İsviçre, ABD... Hatta AB.
Türkiye'nin talihsizliği ise doğurganlığa, çoğalmaya, kopmaya dayalı az gelişmişlik kültür ve fizik coğrafyasında yer almasıdır.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025