Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Türkiye'nin sabrını zorluyor. Henüz yalanlamadığı ve kendi bakan arkadaşlanından da tepki aldığı "krizin öncü göstergeleri geliyor."
Söylemi, ekonomide birden sarsıntılar yarattı. Göstergelerde birkaç puan olumsuzluk, piyasa yorumcuları tarafından onun bu talihsiz ve ölçüsüz sözleriyle de yorumlandı.
Bir hkümet üyesinin "kriz" sözcüğünü durup dururken gündeme taşıması neden?
Üstelik CHP milletvekili Kemal Derviş bile "ekonominin iyiye gittiğinin işaretleri var" dediği günlerde.
Bu bakan bey daha Irak Savaşı'nın eşiğinde, yanına 100'ün üzerinde işadamı alarak Bağdat'a adeta çıkarma yapmış ve Türkiye'nin dış politikasında soru işaretleri çizmişti...
Tarık Aziz ile el ele yürürken fotoğraf... Saddam Hüseyin için medyaya "adam gibi adam" demeci kaygı yaratmıştı. (Höt denince araziye uyan Saddam için bu derin görüşlü bakan şimdi ne diyor?).
Türkiye'nin savaşı önlemek üzere bakanını Bağdat'a göndermesi bir şeydi... O bakanının şahsında Saddam ve Aziz'le "kanka" görüntüsü vermesi başka.
Tüzmen'i tanımam.
Bir ara - o kadarda kalması kaydıyla - başarılı bürokrat olduğu yolunda izlenimler de dinlemiştim.
Ancak bakanlığı, artık giderek Türkiye'nin taşıyamayacağı yük olmakta.
Medyada yer almayı seviyor. Olmadık laflar ediyor, görüntüler veriyor.
Söz gelişi...
Slip mayoyla deniz kenarında karnını içine çekti - çekmedi tartışmaları yapılan fotoğraf pozları vermesi... Kürsüde ayakkabılarını göstererek, "yerli malı şık olduğunu" anlatması... Bunlar zararlı değil. Siyasette "kiç" gülümsetiyor da...
Ama Bağdat söylemlerinin üzerine tüy diken "ekonomide krizin öncü göstergeleri" gibi kehanetleri ciddi hasar yapıyor.
AB Selanik zirvesinde Erdoğan ile Gül... Ve "takiye" bağlamında bir soru:
"AKP için demokrasi, şeriat durağına varıldığında inilen bir araç mıdır? Ve o nedenle mi demokrasi takiyesi yapıyor? Yoksa tam tersi mi?
Yani AKP seçimleri bu izlenimi vererek kazandı da, şimdi demokrasi, Batı ve AB için makas değiştirerek, şeriata mı takiye yaptı?"
Eğer illa "takiye" aranırsa, ikinci görüntü daha gerçekçi olabilir.
"AKP, cemaat tarikat çevresine çalım atıyor" denebilir.
...
İki kentin Türkiye insanı için ayrı yeri vardır; Atatürk'ün doğduğu Selanik ve Milli Mücadele için Anadolu'da ilk ayak bastığı kent olan Samsun...
Erdoğan ve Gül'ün Selanik'te olmaları ve Atatürk'ün çizdiği yol haritasındaki Avrupa için orada bulunmaları, ikinci olasılığa ağırlık kazandırıyor.
Fakat asıl doğru olan, Takiye falan değil, çağın gerçekleri, siyasetlere nota çiziyor.
AKP hükümetine de 2000'li yılların değerleri yön vermektededir.
AKP, cemaat tarikat çanağında kalamazdı.
Koalisyon hükümetinin küçük ortağı marjinal bir parti olsaydı belki... Ancak Türkiye'nin "tek başına iktidarı," bu dar siyaset coğrafyasına sığmazdı.
Sığ sulara vurmuş balina gibi çırpınırdı...
Türkiye'yi Batı'ya ve çağdaşlığa iki atlı bir araba taşıyacaktır.
Biri IMF, diğeri AB disiplini.
Birincisi ile ekonomi, ikincisiyle demokrasi ve insan haklarında "çağ" yakalanabilir.
Elbette bu ikisinin gerektirdiği düzenlemeleri öncelikle kendimiz için yapmalıyız.
Doğru...
Ama bu daha çok içe dönük bir "hamamın namusunu kurtarmak" söylemidir.
Yoksa...
Kendi halimize bırakılsaydık ne ekonomide yapısal reformlar olurdu... Ne artık altıncısına vardığımız - demokraside kalite çıtasını yükselten - uyum paketleri.
Yarınlarda hedefe yaklaşıldığında ve AB ile görüşmeler başladığında, AKP'nin artık "pardon takiyeydi bu" diyebilmesi mümkün mü?
Bu süreçte çok şey değişecek...
Putlar, tabular aşılacak...
Ama AKP de çok değişecek.
Takiye de galiba yön değiştirdi.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025