"Eşim Abdullah Çatlı...Polis tarafından aranıyordu. Ankara'dan İstanbul'a geçmiştik. Kadıköy'de bir apartman dairesinde yaşıyorduk.Bir akşam Abdullah Çatlı yanında bir gençle geldi. Konuk edeceğimizi, birkaç gece bizde kalacağını söyledi.İçeri girdiler. Gence kalacağı odayı gösterdik. Sofrayı kurmak üzere salona geldim. Bir baktım, televizyonların bütün gün Abdi İpekçi'yi öldüren ve Maltepe Cezaevi'nde kaçırılan Mehmet Ali Ağca diye fotoğraflarını yayımladığı genç, ayakta, yemek masasının yanında. Şaşırdım.Az önce eve girerken başında anlaşılan peruk varmış. Tanıyamamışım. Peruğu çıkarınca onu hemen tanıdım tabii.Dışarı çıktım.Abdullah Çatlı'ya, 'Bu o değil mi?' diye sordum.Başıyla 'evet' işareti yaptı. Ona 'Biz kaçak, o kaçak... Kaçak evinde kaçak saklıyoruz. Nasıl olacak, bu çok tehlikeli değil mi?' diye sordum.Çatlı, çaresizlik belirterek iki elini yana açtı.'Yaktılar çocuğu' dedi.".......................Meral Çatlı ile, eşi Abdullah Çatlı'nın ölümünden hemen sonra evlerinde konuşmuştum.Meral Çatlı'nın acısı tazeydi. Ancak dik duruşu ve net karakteriyle anlattıklarının bilincinde olduğunu algılıyordum.Bu anıyı, "Mehmet Ali Ağca'yı ikinci kez hapisten kaçırma" senaryosu bağlamında yazdım.Abdullah Çatlı kim?7 gencin katlinden aranıyordu. Ülkü Ocakları 2. Başkanı'ydı.Kadıköy'de bir evde ailesiyle yaşıyor ve sabah çıkıp akşam dönerek, konuklar getirerek sürdürdüğü bu garip "kaçak" hayatta nedense bulunamıyor. Yakalanmıyor. Sonraları Avrupa'ya geçiyorlar.İsviçre'de adi suç nedeniyle hapishanede yatarken gene eşi Meral Çatlı'nın anlattığına göre, 'Tarih vererek, hapishaneden kaçacağım. Doğrudan eve geleceğim' diyor. Ona kameraların görmediği kör noktadan bir kapı açılıyor. Eline dikenli telleri aşabilmesi için alüminyum eldivenler veriliyor. Tel örgüleri, duvarı aşıp yola çıktığında dışarıdaki arabanın arka koltuğunda oturan hapishane müdürüyle göz göze geliyor. İkisi de tek kelime etmiyorlar. Çatlı uzaklaşıyor. İsviçre'den Fransa'ya hiç zorlanmadan hudut geçiyor. Paris'teki eve geldiğinde son derece sakindir. Meral Çatlı'ya 'Türkiye'ye gideceğiz. Artık yakalanma korkusu olmadan yaşayacağız' diyor.Gerçekten tekrar Türkiye'ye geldiklerinde Etiler'de ailesiyle birlikte oturacağı dayalı döşeli lüks dairesi hazırdır.Daha sonra benim de Meral Çatlı'yla konuşmamı yaptığım Florya'daki apartmanın dubleks dairesine yerleşiyorlar.Çatlı, Mehmet Özbey adıyla ve tüccar hüviyetiyle doğal bir yurttaşın yaşamını sürdürüyor.Ta ki, Susurluk'taki kazaya kadar... Onu daha Kadıköy'deki evde yaşarken koruyanlar, İsviçre'deki hapishaneden, tereyağından kıl çekercesine kaçıranlar, Türkiye'ye tekrar geri getirtenler, Florya'daki yaşamını düzenleyenler hariç kimse Abdullah Çatlı'nın Türkiye'de olduğunu bilmiyor.Çatlı'nın öldüğü kazada aynı otomobilde kimler vardı?Bir milletvekili ve bir polis müdürü...İkisi de onun gerçek kimliğini biliyorlardı.........................Çatlı'nın yaşamöyküsünden bu kesitler, aslında Ağca'nın hapishaneden çıkışının şifreleri olmalı.İsimleri bilemem. O tür ayrıntılar ilgi alanımda değil.Rol dağılımı, aktörlerin saptanması, fon müziği başkalarının işi.Ancak filmin sonu henüz belli değil.Yargıtay kararı bakalım "gölge ittifakın" kolunu bükebilecek mi?Kimilerine göre, Yargıtay Ağca'ya tekrar hapis yolunu gösterse bile, kuş çoktan uçmuş olacak.Ağca bir kez daha sınırların ötesine kaçmış olacak.Öyle mi? Hiç sanmıyorum.Değil adresini ve nerede olduğunu bilmemek, nefes alışının bile izleniyor olması gerekir.Türkiye'nin değişmekte olduğunu ve bu kez filmin sonunun değişmesini bekliyoruz. g.civaoglu@milliyet.com.tr Mehmet Ali Ağca'nın Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçırıldığı geceyi Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı'dan dinlemiştim. Şöyle anlatmıştı:
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025