Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Böylece, cenaze törenine gelenler çift "U" şeklindeki koridordan geçerek ilerdeki tahta platforma ulaşıyorlardı.Platformun üzerindeki iki koltukta Doğan Gönül'ün eşi Sevgi Gönül ve ağabeyi Rahmi Koç oturuyorlardı.Ailenin diğer bireyleri de yanlarındaydı.Üzüntüler orada bildiriliyordu.Platformun devamında da gene sarı pirinç ayaklar üzerinde gerilmiş siyah kurdeleyle ayrılmış bölüme geçiliyordu.Camide ilk kez böylesine bir düzen...Siyah kurdeleyle oluşturulan koridorların ve platformun üzerine bahçeyi boydan boya kaplayan beyaz tente gerilmişti. Gelenleri ve aileyi yakıcı güneşten koruyordu.Caminin giriş kapısının hemen sağında otomatik soğutucu içinde buz gibi su ve karton bardaklar.Oysa, yıllardır cami avlularındaki cenazelerde görmeye alıştığımız manzara çok farklıdır.Güneşin en kızgın olduğu öğle saatlerinde ölenin ailesi, üzüntüden bitap, sıcaktan ve havasız kalmaktan ter içinde, perişandır. Ayakta zor dururken etraflarında el sıkmak ve üzüntülerini söylemek için omuz omuza, itiş kakış bir kalabalıkla çevrilidirler.Bir yudum su bulmak meseledir.Dedim ya!"Doğan Gönül yaşarken şıktı. Veda günü de şık oldu."Türkiye'de bu bir ilkti. Doğan Gönül'ün yaşamı gibi vedası da "şık" oldu. Teşvikiye Cami'nin girişine iki sıra pırıl pırıl pirinç ayaklar dizilmişti. Bunların arasına gerilen siyah kurdelelerle koridorlar oluşturulmuştu. Aynı imza Sordum:"Bu zarif ve uygar görüntü de senin imzanı mı taşıyor?"Acı acı gülümseyerek "evet" dedi.Sonra "Daha 17 yaşımdaydım. Benim bir etkinlikte konuşmamı Doğan Abi, adeta iteleyerek zorla yaptırmıştı. Bütün çalışmalarımda hep destek vermiştir" diye ekledi.Yasemin, en zorunu da yani bir cenaze törenini bile güzelleştirmeyi başardı.Acılı bir başarı... Caminin avlusunda gözüm Yasemin Pirinççioğlu'na ilişti. Daha önce Ayasofya'nın ikinci katının ve Moskova'daki Yeni Kültür Sarayı'nın açılışlarını da o düzenlemişti. İkisi de seçkin güzelliklerdi. Patron Süleyman olunca "Türkiye'de şimdiye kadar, böyle uygar bir organizasyon için neden hiçbir cenaze sahibi profesyonellere başvurmadı?Bu hizmeti istemek de Koçlar'ın özelliği."Birden şu anıyı hatırladım.Amerika'nın en iyi mimarları yıllar önce İstanbul'dadır. Bu arada İstanbul'daki sanat eserlerini ve tarihi yapıları gördükten sonra yemektedirler.Şakir Eczacıbaşı onlara gece Boğaz'da balık - rakı gecesi yaşatmaktadır. Gruptaki çok ünlü Amerikalı bir mimar "Sinan'a bir kez daha hayran oldum" der ve ekler: "Ama unutmayın, Sinan'ın patronu da Sultan Süleyman'dı. Hangimizin böyle bir şansı oldu?" Ben bu konuşmaları yaparken bir dostum, şöyle dedi: Festival AB'ye girdi Avrupa Kültür Forumu (Kultur Forum Europa), geleneksel Avrupa Kültür Ödülü'nü bu yıl İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'na veriyor.Forumun Başkanı Dieter Topp gönderdiği mektupta şöyle diyor:"30 yılı aşkın süredir kültürler arası diyalog ilkesiyle gerçekleştirdiği festivallerinde vakfınız, Türkiye'nin kapılarını Avrupa ve dünyaya açmıştır. Forumumuz 3 yıllık incelemeler sonucunda, Doğu - Batı ve İslam - Hıristiyanlık arasında anlayış, hoşgörü ve güven yaratılmasına katkıları nedeniyle 2003 Avrupa Kültür Ödülü'nü, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'na vermiştir."Vakfın kurucusu Nejat Eczacıbaşı nur içinde yatsın. Hizmeti sürdürenlere teşekkürler... Bir ucundan AB'ye soktular bizi! g.civaoglu@milliyet.com.tr İstanbul Kültür ve Sanat Festivali bağlamında bir de güzel haber...