YUNANİSTAN Başbakanı Yorgo Papandreu’nun, AB’yi ters köşeye yatıran “referandum” kararına “hayret” edenlere “hayret” etmek gerekir.
Yunanlının karakteri budur.
“Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini” adlı -sonradan filmi de yapılan- romanda bakın bu karakter nasıl anlatılmakta:
İkinci Dünya Savaşı...
Faşist Mussolini’nin İtalya’sı, Hitler adlı çılgının Nazi Almanya’sı yanında savaşmaktadır.
İtalyan kuvvetleri Yunanistan’ın çoğu bölgesini ve bazı adalarını işgal etmiştir.
İşgal altındaki Yunan adalarında yaşayan bir doktor ve kızı ile İtalyan Yüzbaşı Corelli’nin kader çizgileri kesişir.
Corelli savaştan, kandan nefret eden, mandolin çalıp şarkı söyleyen romantik bir erkektir.
Doktorun kızıyla müthiş bir aşk yaşamaktadır. Savaştan sonra adaya dönecektir. Yunan geleneklerine göre düğün yapılacak, Corelli de adaya yerleşecektir.
Bu kararı kızın babası olan doktora açar.
Doktor ona şöyle nasihat eder:
“Yunan halkı gibi benim kızım da iki karakterlidir.
Bir yanıyla dünya uygarlığının ve kültürünün doğum yeri olan bu toprakların asil ve derin Grek karakterine sahiptir.
Sen şimdiye kadar kızımın hep bu tarafına tanık oldun.
O tarafıyla sevdin.
Oysa Yunan halkı gibi benim kızımın da diğer karakteri vardır.
Bizans’ın güvenilmezlik genlerini de taşır.
Kızımın o tarafını görmedin.
Necati Zincirkıran ve Sedat Zincirkıran’la birlikte.
DEPREMDE ROL KAÇIRMAK
DÜN bizim her hafta dostların bir araya geldikleri çarşamba yemeğinde, “Saraydan Kız Kaçırmak” yapıtını anımsatan “depremde rol kaçırmak” olayını dinledim.
Meslek büyüğümüz Necati Zincirkıran’ın oğlu Sedat Zincirkıran anlattı...
Sedat’ı İngiltere’de gıda işletmeciliği eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a döndüğünde tanımıştım.
Küçücük bir üretimle ilk adımını attı.
Yıllar içinde günde 80 bin kişiye yemek veren dev gibi kuruluşunu Sedat sıfırdan başlayarak yarattı.
Sözüne güvenilir bir işadamıdır.
İşte anlattıkları:
İYSAD (İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği) ve TUSİD (Türkiye Turizm ve Mutfak Ekipmancıları Derneği) olarak Van’ın Güveçli köyünde büyük bir mutfak kurduk. Ekipmanları TUSİD, pişen yemeğin tüm malzemeleri İYSAD tarafından bölgeye TIR’larla taşındı. Günde 6000 ila 9000 kişiye yemek veriliyor. Tüm aşçı ve hizmetli kadrosu İYSAD tarafından karşılandı. Bu arada Aşçılar Federasyonu’ndan bölgeye dağılan 150 aşçıdan 40’ı bizim kurduğumuz mutfağa geldiler.
Ancak medyada hayretle izledik ki, bölgeye gelen televizyon muhabirleriyle mutfakta bulunan bu 40 aşçıdan biri kendini mutfağın adeta sahibi ilan ediyor... Röportajı verirken olayın kahramanı olarak İYSAD ve TUSİD değil Aşçılar Federasyonu’nu ilan ediyor.
........................
İYSAD, TUSİD ya da Aşçılar Federasyonu... Üçü de hiçbir karşılık beklemeksizin sadece yardım için oradalar.
Peki “depremde rol kaçırmak” da nesi?