Oteldeki siyah çarşaflı ve yüzleri-gözlerini de şeffaf bir tülle kapatan tam örtülü olanlar...Siyah çarşaflı fakat sadece gözleri görünenler denize girmiyorlar, hatta güneşlenmiyorlardı.Bizim türban tarzı başlarını bağlayanlar ve mantolular da denize girmeyenler arasındaydı.Ancak yüzme havuzunun kenarında, plajda, kumsalda gezinti yapıyorlardı.Mayolu erkeklerin arasında dolaşmak ya da onların bulunduğu alanlarda gezinmek sakıncalı değildi.Başları bizdeki türban stilinde bağlı olan ama dar bluzlar, ceketler, dar pantolonlar, çıplak ayaklarına sandaletler, topuklu pabuç giyenler ise kendilerine özgü bir denize/havuza girme giysileri üretmişler. Mavi, yeşil, turuncu gibi renklerde parlak ve dar giysiler...Başlarını, kauçuk dalgıç elbiseleri gibi sarıyor. Boyunlarını da kapatarak ayak bileklerine kadar inen parlak kumaştan daracık tulumlar denebilir.Tam kalça hizasında da balerin etekleri gibi pileli, birkaç karışlık süs etekleri var.Denize ya da havuza bunlarla giriyor, yüzüyorlar.Sudan çıktıklarında özel kumaşlardan yapılmış olmalı ki, vücutlarına yapışmıyor.Zaten ıslak ıslak ortalarda dolaşmıyorlar. Suya, eşleri, babaları, ağabeyleriyle giriyorlar.Başlarını kapatmayan ama Arapça konuşan, giysileri İstanbul'da ya da Avrupa'nın herhangi bir kentinde yaşayan kadınlardan farksız olanlar simgesel bir örtünme yöntemi geliştirmişler. Tek parçalı ya da bikini mayolarının kalça kısmına 25-30 cm eninde, ince pareolar takıp suya onunla giriyorlar.Snorkel yapıyordum. Altımızda yüzen binlerce balığı gözlerken zaman zaman önümden pareo içinde yüzen o hanımlar da geçiyordu.Pareolar dalgalanarak bacaklarını açıkta bıraktığında hemen örtüyorlardı.Ve gene Arapça konuşan, Müslüman olan ve örtünmeyen hanımların çoğu ise üzerlerini böyle pareolarla sarmadan mayoları içinde yüzüyor, güneşleniyorlardı.Yani... "Düşünce ve inanç özgürlüğü" gibi "giysi özgürlüğünün" de tüm renklerinin yansıdığı bir palet gibiydi bulunduğumuz yer.....................Mısır Anayasası, o ülkenin İslam devleti olduğunu vurgular. Şeriat hukuku esastır.Benim Mısır'da bu ilk "kıyı" gözlemimdi.Daha katı bir taassubun uygulandığını sanıyordum."Müslüman kardeşler" gibi örgütlerin çok güçlü olduğu ve Enver Sedat gibi bir devlet başkanını dahi öldürdüğü... Assuan'da turistlerin seri halde köktendinci örgüt tarafından kurşuna dizildiği bir ülkede böyle bir anlayış yelpazesinin açılacağını sanmıyordum.Sosyal baskıların daha güçlü bir damga oluşturması gerekiyordu ama değil...İnsan doğası, uzlaşmaya, hoşgörüye, çeşitli fikirlerin bir arada bulunmasına daha yakın.Kızıldeniz'in bu sahil kentinde kumarhaneler çok sayıda...Alkol tüketimi için kırmızı çizgili bölgeler yok.....................2 ay önce de Dubai'deydim. Orada da hoşgörü içinde birlikte yaşama mozaiği mevcut.Dubai'de çok yabancı var. Nüfusun -neredeyse- çoğunluğu yabancı.Ancak... Her yabancı kuruluşun en az bir Dubaili ortak alması zorunluluğu nedeniyle çeşitli inanç ve anlayışların karışımı oluşmuş.İnançlarını daha geleneksel yaşam tarzıyla uygulayanlar, yüksek duvarların çevirdiği avlulu evlerindeler. Dubai, küresel köy söyleminin yansıdığı bir inançlar ve kültürler harmanı......................Yukarıda yansıttığım örneklerin biri kendine özgü ılımlı diktatörlük... Diğeri şeyhlik.İkisi de İslami devlet. Türkiye için de bu örnekler önemli.Onlarda bile bu esneklik ve hoşgörü varsa, laik ve demokrat Türkiye'de zaman nehri geriye akmaz. g.civaoglu@milliyet.com.tr Bayramı, Kızıldeniz kıyısındaki bir Arap kentinde geçirdim. Kadın giyimi ve tesettürde evrimin örnekleri oraya yansımıştı.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025