Bunlar denizden 1550 metre yükseklikte Selemen Yaylasındaki pazar yerinde bulunan barakalardan birinin önündeki terasta yaşadıklarımız.Selemen pazarı her hafta cuma günleri kuruluyor. Gün doğarken başlıyor, saat sekize yaklaşırken dağılıyor. Bu pazarın özelliği alışverişin para ile yapılmaması. Mal ile mal değiştiriliyor... Bu pazar 590 yıllık bir pazar. Bu alışveriş geleneği 590 yıllık bir gelenek.Yavuz Sultan Selim Trabzon seferine giderken, bir cuma, şimdilerde pazarın kurulduğu tepenin üzerinde bulunan "Karamanoluğu Çeşmesi"nin yanında ordusuyla konaklamış.Köylüler askerlere yiyecek içecek getirmiş. Askerler de köylülere giysi ve silah dağıtmış. Askerler yayladan ayrıldıktan sonraki cuma günü köylüler çeşmenin başında toplanarak askerlerin dağıttıklarını değiş tokuş etmiş. Sonra bu adet yerleşmiş. Köylüler her cuma çeşme başında toplanarak ihtiyaçlarını değiş tokuş ile karşılamaya başlamış. Önceleri "Selim - i An" Selim Han diye adlandırılan yaylanın adı zamanla "Selemen"e dönüşmüş.Mesudiyeden asfalt, çok virajlı ve dar bir dağ yolundan Demircili beldesine ulaştık. Yeşillikler arasındaki bu beldeden yurtdışına ve büyük şehirlere göçenler, servet ve güç gösterisi olarak beşer katlı, altışar katlı, rezil görünümlü beton binalarla Demirciliyi doldurmuşlar. Daha sonra o kocaman beton binaların kapılarına kilit vurulmuş. Ve terk edilmiş. İnanılamaz bir rezalet...Demirciliden Selemen Yaylasına toprak yoldan çıkılıyor. Bu yolda dizel motorlu minibüslerle seyahat edilebiliyor. Selemen Yaylasındaki pazar yeri dağın tepesinde çok geniş bir alan. Alanın ortasında bir cami. Belediye üstü kapalı bir alışveriş yeri ile yağışlı havalarda kullanılacak barakalar ve de et kesimhanesi yaptırmış. Çadırlar kurulmuş. Çevrede alışverişe gelenlerin atları, traktörleri, minibüsleri, otomobilleri duruyor. Pazarda her çeşit mal var. Canlı hayvan ile orada kesilip satılan et en fazla işlem gören mallar. Kış aylarında pazar kurulmazmış... Selemen pazarı Anadolunun renkli ve güzel bir mozayiği. Ekonomideki ve sosyal yaşamdaki değişime rağmen 590 yıl yaşayan bir müessese.Biz çok beğendik. Böyle bir olayı görmek ve yaşamak bambaşka bir şey. (Ufak bir not: İlk defa bir pazar görerek bunları yazdığım sanılmasın. Düzce panayırında çadırda gecelemişliğim de var, Kaynaşlı pazarında manifatura satmışlığım da var... Bizim çocukluğumuz panayırlarda, pazarlarda geçti!..) guras@milliyet.com.tr Selamünaleyküm diyerek karım ile sedire çöktük. Duvarda "1 tabak kavurma 20 yumurta" diye yazıyordu... Hüseyin Aydoğmuş ocağın üzerindeki sacda et kavuruyordu. Sedirin öbür ucuna ilişen Pamuk Hala önündeki et parçasını bıçağı ile küçük parçalara ayırıyordu. Torun Mehmet elindeki plastik oyuncakla ninesinin eteğinin dibinden ayrılmıyordu. "Kavurmadan tadacağız ama 20 yumurtamız yok" dedim. Pamuk Hala, "Canınız sağ olsun... Hiçbir şey vermeyin... Tadın" diyerek ikramda bulundu.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025