Milli gelir, bir yıl içinde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeridir. Bu ülkenin milli geliri 200 milyar dolar dolayındadır (1999 yılında fakirleştik. 185 milyar dolara düştü). Bu ülkede yaşayan 65 milyon insana bu gelir eşit olarak bölünse, kişi başına yıllık milli gelir 3 bin dolar dolayında kalır.
Her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de gelir insanlar arasında eşit olarak dağılmaz. Fakat biz eşitsiz dağılım şampiyonu ülkeler arasındayız.
Milli gelirin dağılımını gösteren değişik çalışmalar vardır. Bunların çoğu eski çalışmalardır. Halkın tüketim eğilimini izleyen araştırma grupları bu çalışmaları güncelleştirmeye çalışır.
İşte bu araştırma gruplarından biri (Ac Nielsen Zet isimli kuruluş) nüfusu zenginlik ölçüsü ile altıya bölerek gruplandırmış. Ben de bu çalışmadan yararlanarak, her gelir grubundaki ailelerin bir aylık harcamalarını hesapladım.
Önce 65 milyon nüfusu en zengininden yoksuluna göre 6 gruba böldüm. En zengin birinci grup nüfusun yüzde 4.5'ini oluşturuyor. Bu grupta 3 milyon nüfus var. En yoksul kesim, toplam nüfusun yüzde 17.5'i dolayında. Bu grupta 12 milyon insan bulunuyor.
İkinci aşamada önemli olan her gelir grubunun milli gelirden ne kadar pay aldığıdır. Nüfusun en zengin yüzde 4.5'lik bölümünün milli gelirden yüzde 25 pay alırken, en fakir yüzde 17.5'lik nüfusun milli gelirin sadece yüzde 6'sını paylaştığı tahmin ediliyor.
Bu tahminlere dayalı olarak yaklaşık 200 milyar dolar olan milli gelir rakamını gruplara dağıttım. Sonra gelir rakamını her gruptaki nüfus sayısına bölerek, en zengin, zengin, varlıklı, ortadirek, fakir ve yoksul gruplarındaki nüfusun kişi başı yıllık gelirini hesapladım. En zengin gruptaki nüfusun kişi başı ortalama yıllık geliri 16.600 dolar iken, en yoksul gruptaki nüfusun kişi başı yıllık ortalama geliri 500 dolar. Türkiye'de 5 kişinin bir aile oluşturduğu kabul ediliyor. Kişi başı gelir rakamlarını 5 ile çarparak her gruptaki ailelerin yıllık gelirini, yıllık geliri 12'ye bölerek aylık gelirlerini belirledim.
Bitmedi... Her aile eline geçen gelirin tamamını harcayamaz. Zorunlu ve gönüllü tasarruflar gelirin bir bölümünü yok eder. DİE'nin milli gelir hesaplarına göre gelirin yüzde 67.5 dolayındaki kısmı "özel tüketim harcamaları"na gidebilir. Bu orana göre her gruptaki ailenin her ay ortalama ne kadar tüketim harcaması yapabileceği ortaya çıktı.
En zengin 600 bin ailenin aylık tüketim harcaması ortalama 4.650 dolardır. Zengin 1 milyon 400 bin ailenin ortalama aylık tüketim harcaması 2.025 dolardır. Varlıklı 2 milyon 200 bin ailenin 750 dolar, ortadirek 1 milyon 800 bin ailenin 635 dolar, fakir 4 milyon 600 bin ailenin 500 dolar, yoksul 2 milyon 400 bin ailenin 150 dolardır.
Tabii ki zenginin de zengini (açık anlatımıyla kendi içinde farklı dağılımı) ve fakirin de fakiri var. Ama bu tablo genelde "fakirlik tablosudur". Bu tablo Türkiye'de tüketimin fakirliğini ortaya koyar. Bu tabloya göre Türkiye piyasası iyi bir piyasa, cazip bir piyasa değildir.
İşte burada "yumurta - tavuk" çelişkisi ortaya çıkıyor. Üretmeden gelir artmıyor. Gelir artmadan talep büyümüyor. Talep büyümeden üretim artmıyor. İşte fakirlik çemberini kırmak demek bu demek... İşte bizim yapmamız gereken bir an önce fakirlik çemberini kırmak... Aksi halde dağılımı değiştirerek bir yere varmak mümkün değil. Yukarıdan alınıp aşağıya verilecek pek bir şey yok.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr