Her yıl bugünlerde hükümet, gelecek yılın ekonomisinin başlıca büyüklükleri ile hedefleri belirler. Önce içinde bulunulan yılda milli gelirin (bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerinin) ne olabileceği tahmin edilir. Sonra bu milli gelirin bir yıl sonra nasıl büyüyeceği veya küçüleceği hesaplanır.
Geçen yıl 201 milyar dolar olan milli gelir rakamının bu yıl yüzde 8.5 küçülme ile 149 milyar dolara düşeceği tahminine dayalı olarak hükümet 2002 için 155 milyar dolarlık milli gelir hedefini benimsedi. Bu, 2002’de üretilecek mal ve hizmetler ile, bunlar karşılığı elde edilecek gelirde, 2001 yılına göre yüzde 4.0 oranında bir büyümeyi öngörmek demektir.
2002’de iç kaynağı 155 milyar dolar. Yaklaşık 4.5 milyar dolar da dış kaynak kullanılabileceği tahmin ediliyor. İşte 2002’de ülkenin harcayabileceği para bu. Yaklaşık 160 milyar dolarlık bir kaynak. Bunu ne yapacağız? Hükümetin kararına göre, toplam kaynağın yüzde 84.1'i tüketime gidecek. Bu 134 milyar dolarlık tüketim harcaması demektir.
2000 yılında toplam kaynaktan tüketime giden para 175 milyar dolar idi. 2001 yılında 128 milyar dolarda kalacak. Toplam tüketim harcamasının 2002 yılında 134 milyar dolara yükselmesi, 6 milyar dolarlık artış, toplam tüketim harcamalarında yüzde 4.5 dolayında bir büyüme demektir. 2001 yılında, iç talepte (ABD doları ile) yüzde 27'ye ulaşan daralmadan sonra, 2002 yılı için (gene ABD doları ile) gerçekleşebilecek yüzde 4.5 dolayındaki büyüme, beklentileri karşılayamayacaktır.
Bu tablo nasıl değişir? Bu tablonun değişmesinin tek bir şartı var: Daha çok üretmek. Milli gelir artamadıkça da tüketime gidecek para büyümez. Geçici "sapık uygulamalar" mümkündür. Ama bu "sapık uygulamalar" kısa süre için "göz boyamaktan başka işe yaramaz." Geri ödememek şartı ile dışarıdan para bulunur. Bir yılda tüketiciye dağıtılır. Yenilir, içilir. Bitirilir. Veya toplam iç ve dış kaynağın yüzde 84'ü değil de yüzde 100'ü tüketime tahsis edilir. Veya banknot bastırılır. Bir yıl sahte bir canlanma yaratılır. Ama bunların hiçbiri gerçek refah sağlamaz. Sadece göz boyar.
Unutmayınız, üretemediğimiz sürece memur maaşı, emekli maaşı, işçi ücreti, çiftçi geliri, esnaf ve sanatkarın, sanayicinin, tüccarın geliri artamayacak.
Uygulanan IMF destekli program çerçevesinde, hükümetin kurduğu "kaynaklar - harcamalar dengesi"nden farklı bir denge kurmaya imkan yok. Çünkü bu beğenilmeyen kaynaklar - harcamalar dengesi bile ancak IMF ve yabancı kredi kuruluşlarının desteği ile işler. Bu tablodan 2002 yılı için (maalesef) iyilik beklenemez. Tüketim 2001 yılı düzeyinde kalacaktır. Piyasa açılamayacaktır. Bunları bilelim de "ümide kapılmayalım."
(Plan, plan diyerek bu sütunda çırpınıp durmamın sebebi ortada... Kabul... 2001 kötü idi... 2002 yılında da durum değişmeyecek... İyi de, biz ne zaman ferahlayacağız? Üç yıl, beş yıl, on yıl sonra Türkiye nerede olacak? Bizim durumumuz ne olacak? Plan, program olmadan bunu nasıl bileceğiz?)