Altınlar külçe külçe yurtdışına gidiyor

9 Mart 2009

Altın fiyatları krizle birlikte tüm dünyada yükselişini sürdürüyor. Buna karşılık, borç içindeki halkımız mecburiyetten altınlarını bozduruyor. Bu altınlar İstanbul’da külçe haline getirilerek yurtdışına satılıyor


Son altı aydır Anadolu’dan İstanbul’a her gün 1 ton, 1.5 ton külçe altın geliyor. Bu külçe altınlar İstanbul’daki 2 rafineride birer kiloluk külçe altın haline getiriliyor. Bu külçe altını yerli, yabancı bankalar ve de kıymetli maden aracılığı yapan kurumlar satın alıyor. Yurtdışına gönderiyor. Karşılığında döviz geliyor.
Ekonomiden sorumlular, Başbakanımız, hükümetimiz, Merkez Bankası Başkanımız bu trafiği ya duymadı, bilmiyor. Ya da önemsemiyor.

İstanbul’a gelen altınlar

Yazının Devamı

Masaüstü bilgisayarda rekabet için yabancılar geliyor

8 Mart 2009

Türkiye’de büyük bir masaüstü bilgisayar pazarı var. Bu pazarda şimdilik Türk bilgisayar üreticileri hakim.
Yabancılar bu büyük pazardan pay almak istiyor. İlk ciddi teşebbüs Hewlett Packard (HP) firmasından geldi. HP, dünyanın en büyük markasız bilgisayar firması Foxconn ile Türkiye’de bilgisayar üretecek. Foxconn’un Çin ve Çek Cumhuriyeti’nde iki büyük tesisi var. Bu tesislerde değişik markalar için bilgisayar üretiliyor.
Türkiye’de 60 milyon dolar yatırım ile 18 ay içinde Çorlu’da 3’üncü tesisini kuracak. 2 bin kişinin çalışacağı tesisde HP markası ile yılda 200 bin adet masa üstü bilgisayar üretilecek.
Türkiye’de masaüstü bilgisayarlar okullarda, kamu kuruluşlarında, firmalarda kullanılır. KOBİ’lerden büyük talep var. Masaüstü bilgisayarlar genelde büyük ihalelerle satın alınıyor. Örneğin Dünya Bankası’nın okullar için 100 bin adetlik masaüstü bilgisayar ihalesi var. Türkiye’nin özelliği 72 milyon nüfusunun yarısının genç olması. Gençlerin bilgisayar ihtiyacı.
Bilgisayarda ana devreleri belli firmalar üretiyor. Sonra belli firmalar da bunları bir araya getirerek bilgisayarı ortaya çıkarıyor. Türkiye’de de ana devre elemanlarını dünyanın ana üreticisi konumundaki

Yazının Devamı

Dolar bizde sahipsizlikten yükseliyor

6 Mart 2009

Dün dolar 1.76’lara tırmandı. Dolar fiyatı daha da yükselir mi? ”Yükselmez“ demek mümkün değil.
1) Dışarıda dolar bizim kontrolümüz dışında değer kazanıyor.
2) İçeride doların fiyatı:
a) Kriz rüzgârının bizim ekonomimizi de sarsmasından yükseliyor.
b) Halka pompalanan felaket haberinin moralleri bozmasından, insanları endişelendirmesinden yükseliyor.
c) Ekonominin sahipsizliği doların başıboş bir mayın haline gelmesine yol açıyor.
Prof Dr. Reha Poroy Hocam bir hikâye anlatırdı. Hoca’nın bir yeğeni varmış... Dört-beş yaşlarında cin gibi bir erkek çocuğu... Ne zaman Hoca’yı görse, karşısına dikilip başlarmış “iğnesi takılmış plak gibi aynı şeyleri” tekrarlamaya: “...Denizler kabaracaaaakkk... Sular etrafa yayılacaaaakkk... Dalgalar evleri yutacaaaakkk... Ağaçlar devrileceeeekkk... İnsanlar öleceeeekkk... Hem de hepsi öleceeekkk!..”

Yazının Devamı

Dr. Friedman’a göre Türkiye’nin geleceği parlak

5 Mart 2009

Bu kriz en çok Doğu Avrupa ülkelerini sarstı. Sarsacak. Doğu Avrupa ülkelerinden Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olanlar, AB’yi “zengin ambarı” gibi görüyorlardı. Dara düştüklerinde AB yardım edecek sanıyorlardı. İyi günlerde AB sanayicileri onlara mal sattı. Bankaları para sattı. Şimdi ise faturayı ödemeleri isteniyor. Onlar musluğun hep akacağına güvendi. Şimdi ise AB Büyükleri onların yüzüne bakmıyor. ”Ne haliniz varsa görün!” diyor.
AB bugüne kadar Türkiye’yi de tam üyeliğe kabul etseydi, Türkiye de aynı durumda olacaktı. Ama Türkiye bugün AB içinde olmadığı için sadece AB’nin yeni üyelerine göre değil, AB’nin eski ve büyük üyelerine göre bile daha iyi durumda.
Türkiye krizi onlardan daha kolay atlatacak.
Bu kriz AB’nin ve euro’nun sarsılması sonucunu verecek. AB iki önemli olayda ayağına kurşun sıktı. (1) Krizin ilk günlerinde, Almanya’nın mızıkçılığı nedeniyle AB ortak politika belirlememe kararı aldı. Euro ortak para birimi. Ama her ülke kendi maliye ve para politikasını kendi belirliyor. Krizi Brüksel değil, her ülkenin başkentinde o ülkenin devlet adamları yönetiyor. (2) AB’nin yeni üyelerinin yardım talebinin reddi, AB’nin “birlik” ilkesinin sona erdiğinin

Yazının Devamı

Halkın yoğurduyla oynamayın

4 Mart 2009

Bizim inek sütlerimizde ortalama yüzde 2.9 protein var. Yağ hariç sütler yüzde 8 katı madde içeriyor. Protein sütün temel besi maddesi. Yağ hariç kuru maddelerse vucudun gelişmesini, sağlıklı olmasını sağlayan süt şekeri, kalsiyum ve diğer mineraller, A ve E vitaminleri. B2 ve B 12 vitaminlerini içeriyor..
Yoğurdun sütten daha yararlı olmasının nedeni, sütün suyunun kaynatılarak uçurulması. Böylece daha fazla protein ve katı madde içeriyor. 1.600 gram sütten 1 kilo yoğurt yapılıyor. İçindeki protein ve katı madde miktarı artıyor.
Bugüne kadar yoğurtta en az yüzde 4 protein, en az yüzde 12 katı madde bulunması şartı var idi. Tarım Bakanlığı protein miktarını yüzde 3’e indirdi. Katı madde şartını kaldırdı. Şimdi 1 kilo sütten 1 kilo yoğurt yapılabilecek. (1) Yoğurttaki protein ve yararlı madde miktarı azalacak, (2) Yoğurdun yoğunluğu azalacak. Bunları yükseltmek için yoğurda katkı maddeleri eklenmesinin yolu açılacak.

Sütaş’ın duyarlılığı
Milliyet Ekonomi’de geçen pazardan bu yana halkımızın çok ilgilendiren bu değişikliğin yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum.
Sütaş yapılan yanlış diyor. Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz diyor ki,

Yazının Devamı

Gıda güvenliğinden Tarım Bakanlığı sorumlu

3 Mart 2009

Marketten aldığınız sucuk neden yapılmış? Çocuğunuzun yediği bisküvinin, çikolatanın içinde neler var? Meyve suyu diye satılan boyalı sular neyin suyu?
Süt kutusunun içinde acaba taze süt mü var, yoksa süttozu mu? Bal ve reçel kavanozunun içindeki katkı maddeleri neler? Her gün yediğiniz ekmeğin buğdayı, mayası, beyazlatıcısı, içindeki su, tuz ne ölçüde sağlıklı? Organik diyerek iki misli fiyat ödediğiniz tarım ürünlerinin içinde hangi kimyasallar var?
Bunları bilmeden besleniyoruz. Ama bunlar şu veya bu şekilde sağlığımızı bozuyor. Çünkü günümüzde gıda maddelerinde giderek daha fazla kimyasal kullanılıyor. Tüketici olarak neyin ne olduğunu izleyebilmemiz mümkün değil. O nedenle, her ülkede devlet bu işin sorumluluğunu üstleniyor.
Bizde de Tarım Bakanlığı ülkedeki gıda güvenirliğini sağlamaktan sorumludur.
Sakın ha, “Paramız yok... Tarım Bakanlığı ne yapsın?” demeyiniz. Bu iş para işi değil. Bu iş “sorumluluğun bilincinde olmak” işi.
Bunun için Sayın Devlet Büyüklerimden değil de doğrudan eşlerinden rica ediyorum. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın sayın eşleri. Lütfen kocalarınıza bu işin önemini anlatınız. Kocalarınız Tarım Bakanı’nı sıkıştırsınlar. Bakandan gıda

Yazının Devamı

Silivrim Kaymak - Türkiye’nin Yoğurtları

2 Mart 2009

“Silivrim Kaymak-Türkiye’nin Yoğurtları”, Prof. Dr. Artun Ünsal’ın nefis bir kitabıdır. Yapı Kredi Kültür Yayıncılık bastırdı. Bu kitapta Ünsal, her yönüyle yoğurdu anlatır.
Ev yoğurdu, mandıra yoğurdu ve sanayi yoğurdu arasındaki farkları açıklar. Ünsal, kitabında sanayi tipi yoğurdun yaygınlaşması karşısında endişelerini belirtir. Der ki, “Sanayi üretimiyle, tüketicilere standart bir yoğurt tadı empoze ediliyor. Geleneksel yoğurtların en büyük özelliği, hafif ekşimsi olmaları ve 1 hafta dayanmaları. Oysa, sanayi kuruluşlarının ürettikleri, inek sütü ağırlıklı ve uzun raf ömürlü yoğurtlar giderek Batı ülkelerinde yayılıp satılan yoğurtların aromasında ve lezzetinde olmaya başladı. Geleneksel Türk yoğurtlarının farklı yakın gelecekte unutulup gidilecek gibi...”
Dünya gazetesinde yayınlanan yazısında tarım ekonomisi uzmanı Ali Ekber Yıldırım, tüketici sahip çıkmaz ise, Türk yoğurdunun unutulup gideceğini yazıyor. Yıldırım, bizde yoğurt sanayicilerinin lobisinin dümen suyuna giren Tarım Bakanlığı geleneksel Türk yoğurdunun sonunu getirecek kararlar alırken Fransa’da geleneksel peynirde benzer bir oyunu tüketicinin nasıl önlediğini anlatıyor.

Tüketici sahip çıkmalı
Diyor

Yazının Devamı

Yoğurdun standardı niye değişti? Çocuklarımızı tehlikeye atmayın!

1 Mart 2009

Firmalar baskı yaptı, tebliği değişti, katı madde şartı kalktı, protein miktarı zorunluluğu azaltıldı. Bu da ‘sulu yoğurt’ dönemini başlatacak. Dahası katılaşsın diye kimyasal katılması tehlikesi var

Sıra yoğurda geldi. Ey halkım... Tarım Bakanlığı’nın emriyle bundan sonra doğru dürüst yoğurt yiyemeyeceksiniz. Neyin, ne olduğunu anlatayım.
Türkiye’de üretilen sütün üçte biri yoğurt olarak tüketilir. Yılda 2.2 milyon ton yoğurt tüketiriz. Bunun 400 bin tonu şimdilerde sanayi yoğurdu. Sanayi yoğurdunun parasal değeri 1 milyar lira dolayında. Sanayi yoğurdunda piyasaya çokuluslu, yabancı firmalar hakim.
Bunlar bazı büyük yerli firmaları aldı. Kendi markaları ve satın aldıkları markalarla dünyanın her yanında üretilen ve satılan yoğurt tadını, türünü Türk tüketicisine alıştırmaya çalışıyorlar. Başarılı da oldular. Bizim geleneksel kaymaklı yoğurt tadını unuttuk. Her yerde satılan tatsız bir yoğurt yiyoruz.
Eski geleneksel Türk yoğurdunu üretmek için yoğurtçularımız ve ev kadınlarımız, sütü 100 derecenin üzerinde kaynattıktan sonra ılıtır, ılıyan sütü daha önce yapılmış yoğurtla mayalandırır, ılık bir ortamda saklayarak yoğurt haline getirirdi.
Süt 100 derecenin üzerinde

Yazının Devamı