ABD yönetimine ait gizli belgelerin Wikileaks sitesinde yayınlanması iki ülkenin yöneticilerinin arasını biraz soğutur ama Türkiye’nin ekonomisini olumlu veya olumsuz etkilemez.
Bugüne kadar yayınlanan belgelerde yer alan bilgiler “malumun ilanı”ndan ibarettir. Çok kimsenin bildiği konuların belgelere yansıdığı görülmektedir.
Nedir açıklanan belgelerde yer alan ve ekonomiyi ilgilendiren bölümler?
1) Türkiye’nin AB’ye tam üye olarak kabulü zor hatta imkânsızdır. ABD yönetimi bunu bile bile Türkiye’yi hoş etmek için tam üyeliğe destek çıkar gibi yapmaktadır.
2) Türkiye’nin, dost kardeş diyerek bağrına bastığı komşu ülkelerin liderleri, Türkiye için dostane değil hasmane niyetler beslemektedir.
3) Türkiye’nin boru hatlarının topraklarından geçmesini sağlayarak Ortadoğu’da petrol politikalarının oluşumunda aktif oyuncu olarak katılma çabasının olumlu netice vermesi imkânsızdır. Bunu güç odakları istememektedir.
4) Başbakan reformist bir liderdir. Şeriat riskinden söz ediliyorsa da Türkiye’de şeriat düzeni kurma riski düşüktür.
5) Başbakan’ın danışmanlarının bilgi donanımları yetersizdir. Başbakan’a gerekli şekilde yardımcı olamıyorlar.
6) İktidar kendi çevresinde olan işadamlarını destekliyor. Önemli ihalelerin iktidara yakın işadamları tarafından kazanılması için özel ilgi gösteriliyor.
Bilinmeyen bir şey yok
Bu yazıyı hazırlayıncaya kadar açıklanan belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucu ekonomi konusunda elde edilebilen bilgiler özet ile bunlar idi.
Bu bilgiler, bu bilgiler ile ilgili haberler, yorumlar, tartışmalar neyi değiştirir?
Hiçbir şeyi değiştirmez. Bu bilgiler ve haberler nedeniyle ekonomi çökmez. Borsa şahlanmaz. Faizler değişmez. Dolar fiyatı beklenmedik şekilde inip çıkmaz. Üretim ve ihracat ne artar ne azalır.
Bizim AB ile ilişkimiz zaten “ölçülü/mesafeli” bir ilişkidir. Hükümet de halk da biliyor ki, “Yarın AB’ye tam üye olma imkânımız yok.” İş ki “ipler kopmasın...” Üye olacakmışız “gibi” bu “seviyeli birliktelik” sürüp gitsin.
Bugüne kadar başta Azerbaycan olmak üzere “dost bildiğimiz/canımız ciğerimiz dediğimiz” komşu ülkelerde biz devamlı “kazık” yemeye alıştık. Onlar tarafından verilen sözlerin havada kaldığını gördük. Biz ise söz vermenin ötesinde önemli ölçüde maddi risklere girdik. Ne yapalım ki bu “oyunun icabı”dır. Bilmemezlikten, görmemezlikten gelmekten başka çare yok. İş ki ölçüsüz riskler altına girmeyelim.
Bir şey değişmez
Başbakanı Amerikalıların bizden daha iyi tanımaları imkânsız. Biz Başbakan’ın yeteneklerini de zaaflarını da artık öğrendik. Türk halkının çoğunluğu, AKP’yi değil, onun lideri olarak Başbakan’ı destekliyor. Önümüzde seçim var. Seçimde de Başbakan’ın iktidarda kalacağı görülüyor. Başbakan’ın politikaları belli. Başbakan’ın doğru bildiği politikaları kısa dönemde değiştirmesi de beklenemez.
Bu çerçevede ekonomide büyük değişiklikler olması mümkün değildir. Başbakan’ın iş çevrelerine, dost bildiklerine “müspet”, dost bilmediklerine “menfi” yaklaşımı değişmeyecektir: Başbakan’ın 2002 yılından bu yana izlediği ekonomi politikası değişmeyecektir.
Kriz Türkiye ekonomisine teğet geçti veya geçmedi tartışmasını unutalım. Türkiye küresel krizden çabuk ve büyük ölçüde etkilendi ama, başkalarına göre çok çabuk çıktı. Başkaları kendilerini toparlayamamanın şaşkınlığı, telaşı içinde çırpınırken, Türkiye “temel ekonomik göstergeleri ile” göreceli olarak öne geçti. Başka ülkelerden (olumlu yönde) ayrıştı.
Bu da Başbakan’a güven ve itibar veriyor. Ekonomik bakımdan bu itibara, bir de Ortadoğu’da ortaya çıkan otorite boşluğunu doldurma gayreti sonucu artan siyasi itibarı ekleyiniz.
Sonuç: Açıklanan belgelerle ilgili tartışmalar Türk ekonomisini olumsuz etkilemez. Biz işimize bakalım.