Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Belli bir miktar bütçe açığını göze alarak kamu harcamalarını artırmak ile ekonomiye "can suyu" verilebileceği tartışılıyor. Bu tartışma "bütçenin daha az açık vermesini, mümkün ise hiç açık vermemesini" hedef alan politikalarla çelişir görünüyor.
Çünkü bizim başımıza ne geldi ise bütçe açığından geldi.
Devletimizin bütçesi yıllar boyu açık verdi. Açığı kapatmak için devlet içeriden borçlandı. Borcun faizi borcu her yıl büyüttü. Borç ödenemez büyüklüğe ulaştı.
Borç çarkını çevirebilmek için şimdilerde uygulanan IMF destekli program bütçe harcamalarını kısarak, bütçenin (faiz ödemeleri dışındaki) gelir gider dengesinin fazlalık vermesini hedef alıyor.
Büyük ölçüdeki devalüasyon ve ona bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz gelişmeler sonucu ekonomi büyük sarsıntı geçiriyor. Üretim birimleri çöktü veya zayıfladı. İnsanlar işsiz kaldı. Durgunluk giderek derinleşiyor.
Bu gidişi, bir noktada durdurmak, iyiliğe doğru çevirmek şart. Bunu yapabilecek tek güç devlet.

Devlet ekonomiye satın alma gücü enjekte eder ise, talep uyanacak, talep uyanınca üretim ve istihdam kıpırdayacak, piyasada aşağıya gidiş bir noktada duracak. Belki yukarıya çıkış başlayacak.
Devletin ekonomiye satın alma gücü enjekte etmesi demek ise, bütçe açığı demek.
İç borç stokunu çevirmek için para bulamayan devlet yeni bir bütçe açığını nasıl finanse eder? Geçmiş bütçe açıklarının ortaya çıkardığı krizi onarmaya çabalayan devlet, nasıl olur da bütçeyi yeniden açar?
Buna karşı ekonomik durgunluktan çıkış için belli sınırlar içinde bütçe açığını göze almayı savunanlar bakınız ne diyor?
- Bütçenin ana gelir kaynağı vergi geliridir. Verginin bir matrahı bir de yüzdesi vardır. Verginin matrahı denilen şey ekonominin büyüklüğüdür. Ekonomi ne kadar büyür ise onu yüzde ile çarpar, o kadar vergi alırsınız. Ekonomi (milli gelir) küçülür ise, vergi geliriniz de küçülür.
- Kamu harcamalarını kısacağız, kamunun tüm gelirlerini iç borç faizi ödemekte kullanacağız şeklindeki bir politika eğer ekonominin (milli gelirin) küçülmesine neden olur ise, devlet kendi bindiği dalı kesmiş olur. Vergi gelirleri azalacağından bütçe geliri küçülür, bütçe açığı büyür.
- Devlet açık vermemek endişesiyle kamu harcamalarını sıkarak daha büyük açık ile karşılaşabilir.

Sayın okuyucularım, ekonomik durgunluktan çıkmak için devletin bir miktar bütçe açığını göze alarak bütçe harcamalarını artırmasının yararlı olacağını savunanlar bunları söylüyor. O halde ne duruyoruz? Devlet başlasın para harcamaya, para dağıtmaya. Ekonomi rahatlasın, üretim artsın. Milli gelirde büyüme başlasın!..
Ne yazık ki bu iş o kadar da basit değil. Her politikanın olduğu gibi bunun da büyük riski var. Daha büyük açık vermemek için bütçeyi gevşetmek daha büyük bir açığa da neden olabilir. Enflasyonu patlatabilir. Dolar rezervlerini eritebilir.
Bizim paramız zayıf. Zayıf para ile dünyanın en serbest kambiyo sistemine geçtik. İşte bu nedenle kriz sonu oluşan ortamda, bütçe açığını göze alarak devletin piyasaya süreceği para, tüketime ve oradan üretime ve oradan da yatırım ve istihdama giderek ekonomiyi ve milli geliri büyütecek yerde tersi olabilir. Bu parayı zayıf para olarak görenler, ellerine geçen zayıf parayı, hemen dolar ile değiştirmek isteyebilir. O dolarlar da yastık altına veya yurtdışına giderek ekonomiden çekilebilir.
Sayın okuyucularım, ekonomi politikası / ekonomi yönetimi denilen şeyin önemi işte burada ortaya çıkıyor. Bütçe açığı ile ekonomiyi batırabilirsiniz de, çıkarabilirsiniz de...