Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) karar verdi. “Bankalar, Cumhuriyet altın sikkeleri ile ziynet altınlarının alım ve satımını yapabilecekler.” Anadolu’da bir deyim vardır: “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü?”
İşte o biçim. Devletin koskoca BDDK’sı durup dururken neden böyle bir karara imza attı? Halkımız kuyumculardan ve sarraflardan altın almakta zorlanıyor mu idi? Rekabetle fiyatlarının ucuzlaması mı sağlanacak? Yoksa, “Faizsiz Bankacılık” uygulamasının genişletilmesi ve de faizli mevduat hesaplarına faizsiz altın hesabı ile alternatif yaratılması mı isteniliyor?
Kararın gerekçelerini bilemiyoruz. Uygulama başlayacak. Başlayacak da... Ne getirecek, ne götürecek?
(1) Halkın kişisel tasarruflarının altına bağlanması, kişiler ve ekonomi için ne getirir, ne götürür?
(2) Bankalarda altın hesabının mevduata alternatif olması bankalar ve ekonomi için ne getirir, ne götürür?
(3) Kuyumcular-sarraflar varken bankaların Cumhuriyet Ziynet Altını (sikke) alıp satması bankalara ve ekonomiye ne getirir, ne götürür?
(4) Bankaların Cumhuriyet Altını (sikke) alıp satması Ayşe Hanım Teyzem’e ne yarar sağlar?

Mevduata rakip oluyor
Kişisel birikimlerin, kişiye ve ekonomiye getiri sağlayabilmesi için, üretimde veya yatırımda değerlendirilmesi gerekir. Kişiler odunu bahçeye yığar, buğdayı çuvala doldurur ise bunlar da birikimdir. Ama ekonomiye girmeyen birikimdir. Kişiler kağıt paralarını, altınlarını çorabın içine koyar, yatak altında saklar, küpe doldurur bahçeye gömerler ise bunlar da birikimdir. Ama bunlara eski deyimle “iddihar” yeni deyim ile “saklama” denilir.

Bunların ekonomiye (üretime-yatırıma) yararı yoktur. Saklanan altın veya kağıt paranın getirisi olmadığından birikimi yapana, ekonominin çarkına girmediği için ekonomiye yararı olmaz.
Halkın birikimlerinin altına bağlanmasını ve altının saklanmasını hedef alan politikalar hem kişilere hem de ekonomiye yarar değil zarar getirir. Türkiye’de tasarruf oranı çok düşük. Halkımız tasarruf yapamıyor. Bu nedenle iç kaynak yetersiz kalıyor. Biz de dışarıdan pahalı fiyatla borçlanarak (yabancıların tasarrufu ile) tasarruf açığımızı kapatıyoruz.
Halkın birikim yapma gücü zayıfladığından bankalardaki mevduat hesaplarının artış hızı yavaşladı. Mevduata gidecek birikimlerin altına yönlendirilmesi bankaların kaynak girişini azaltır. Mevduat bankaların kredi verebilmede kullanacakları ana kaynaklarıdır.
İleride halkın birikimlerini altın olarak kabul edecek, ihtiyaç sahiplerine altın ile kredi verecek, alacaklarını altın olarak tahsil edecek bir banka sistemi hedef alınıyor ise, söylenecek tek bir söz vardır: “Oğlum Ahmet... Yoluna devam et.”

40 bin kuyumcu bulunuyor
Altın uzmanı M. Ali Yıldırımtürk’e göre Türkiye’de 40 bin kuyumcu-sarraf var. 10 bin kadarı İstanbul’da. Son yıllarda ekonomik krizin etkisinde 5-6 bin kuyumcu-sarraf mesleği terk etmiş.
Kuyumcu-sarraf esnafının işi altın ticareti. Onlar bu işin uzmanı. Bankaların işi para ticareti. Altın alıp satmak stok biriktirmeyi, uzman eleman kullanmayı gerektirir. Bankalar her şubede bir de “Kuyumcu-sarraf köşesi” mi açacak? Yaşayacağız, göreceğiz.

Ayşe Teyzem ne yapacak?
Ayşe Hanım Teyzem şimdilerde, geçim derdinde. “Gelirim nasıl artar?” telaşında. Birikimi küçük de olsa banka mevduatından faiz alıyordu. Mevduat faizi düştü ama gene de faiz onun gelirine bir katkı sağlıyor. Bugünlerde altın satın alamıyor. Kaldı ki altının aylık getirisinin olmamasına ek olarak fiyatı inecek mi binecek mi belli değil. Yastık altında kalan üç beş Cumhuriyet’i satmayı düşünmüyor. Altın satarken, düğün dernek için çeyrek altın alırken, kuyumcu kuyumcu dolanır, fiyat sorar... Al başına belayı... Şimdi kuyumcu kuyumcu dolaşmak yetmeyecek... Banka banka da fiyat soracak.