Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Önce soruları sıralayayım: n Neden Üçüncü Dünya ülkelerinde (örneğin Türkiye’de) faizler yüksektir?
• Neden insanlar ikinci el otomobili, sahibinden değil de galeriden satın alır?
• Neden bazı firmalar borsada işlem gören hisse senetlerine gereğinden fazla kar payı dağıtmayı göze alır?
• Neden sigorta şirketleri çok sayıda riski kapsayan poliçeler düzenleyip, tek bir fiyat ile satar?
• Neden toprak ağaları, kiracıları ile aynı riski üstlenir?
Ekonomik ilişkilerde "iki taraf vardır. Taraflardan biri öbüründen daha fazla bilgi (enformasyon) sahibidir. Bilgi sahibi olan, ilişkiden kazançlı çıkar. Eksik bilgiye sahip olan taraf hep kaybeder. Buna "bilgi dengesizliği" (asymmetric information - asitmetrik enformasyon) denilir.
• Krediyi kullanan taraf, kendi durumunun ne kadar güçlü veya güçsüz olduğunu, krediyi verenden daha fazla bilir. Ama krediyi veren, kredi kullananın sahip olduğu bilgiye sahip olamadığı için faizin üzerine (bilgi eksikliği ile orantılı ölçüde) risk primini bindirir.
• Satıcı, ikinci el otomobilin iyi veya kötü yanlarını alıcıdan daha çok bilir. Alıcı bu konuda bilgi eksikliği nedeniyle ödeyeceği fiyatı kısar. Gerçek ikinci el fiyatından önemli bir miktarda "bilinmeyen riski karşılayacak iskonto" yapar.
• Firma sahibi ve tepe yönetici firmanın dağıttığı karın gerçek kar olup olmadığını, borsada o hisse senedine yatırım yapandan daha iyi bilir. Hisse senedini satın alacak olan firmanın karlılığı hakkında gerçek bilgiye sahip olamadığından hissenin de gerçek fiyatı oluşamaz.
• Sigortalı kendi hasar riskini sigorta şirketinden daha iyi bilir. Sigorta şirketi karşılaşacağı riski bilmediği için sigorta primini yüksek tutar.
• Toprak sahibinin toprağını kiralayan çiftçi, hava durumunun, tarım tekniğinin, emeğin, kendi becerisinin verimi nasıl etkileyeceği konularında toprak sahibinden daha fazla bilgi sahibidir.
Ekonomideki "oyuncular" (taraflar) arasındaki bu bilgi farkı, gerçek fiyatın oluşmasını önler. Taraflardan birinin kaybına, diğerinin kazanmasına yol açar.
Halbuki pazar ekonomisinde, piyasa ekonomisinde fiyat oluşumunu inceleyen eski iktisatçılar, oyuncuların eşit bilgilere sahip olduklarını, arz ve talebin eşit bilgi havuzunda dengelendiğini varsayar. Fakat bugün görülen o ki, pazar ekonomilerinde oyuncular ileri ölçüde bilgi dengesizliği içinde oyunu sürdürüyor. Bu oyunda bilgi fakiri olanlar kaybediyor. Daha çok fakirleşiyor.
Sayın okuyucularım, 1970’lerden bu yana, yukarıda özetlenen konuları tartışma gündemine getiren, tarım piyasalarından mali piyasalara kadar geniş bir alanda bilgi dengesizliğinin insanları nasıl olumsuz etkilediğini ortaya koyarak, bilgiyi dengelemenin yollarını arayan üç iktisatçı bu yılın Nobel adına dağıtılan ekonomi bilim ödülüne layık görüldü.
1739 yılında kurulan İsveç Kraliyet Bilim Akademisi, 1901 yılından bu yana fizik ve kimya dalında Nobel ödülü dağıtıyor. Daha sonra ödül dalları arttı. Tıp, edebiyat ve barış dallarında da ödül dağıtılır oldu. 1968 yılından bu yana da, Sveriges Riksbank (Bank of Sweden) Alfred Nobel’in anısına "Ekonomi Bilim Ödülü" veriyor.
1996 yılında vergi gelirlerinde verim artışı ve de ihalelerde doğru fiyat oluşumu konularına ağırlık veren "asimetrik enformasyon" (dengesiz bilgi) çalışmaları için James Mirlees ile William Vickerey bu ödülü paylaşmıştı.
Bu yılın ödülüne layık görülen üç iktisatçı da Amerikalı. George Akerlof (61) Berkeley Üniversitesi, Michael Spence (58) Stanford Üniversitesi, Joseph Stiglitz (58) Columbia Üniversitesi öğretim üyesi.