Merkez Bankası 2009 için B planını açıkladı. B planıyla, “Banka sisteminde belirsizlik ve güvensizlik oluşması, fon çekilişlerinin hızlanması halinde, banka sisteminin ihtiyaç duyacağı likiditenin sağlanacağı” açıklanıyor.
Bizde ekonomi iki para birimiyle çalışıyor: (1) Türk parası,(2) Döviz. Banka sisteminde likidite sorunu gündeme geldiğinde, konjontürdeki değişime göre bazı dönemlerde Türk parası likiditesi, bazı dönemlerde döviz likiditesi ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Merkez Bankası Türk parası likidite yaratma imkanına sahip. Para basar. Bankalara para akıtır. Ama döviz likiditesi konusunda bankalara destek vermek çok zor. Hatta imkansız. Tek kaynak döviz rezervinin kullanılması.
Merkez Bankası tarafından açıklanan B planında döviz likiditesi konusunda ümit yok. Hatta uyarı var. Bu konuda çaresizlikden söz ediliyor. Ama Türk parası likidite konusunda “Hiç üzülmeyiniz... Gerekir ise para basar, piyasayı YTL’ye boğarız” deniliyor.
YTL bulmak kolay...
B planında (1) Enflasyonu sınırlı tutma çabalarının süreceği, (2) Faizin yükselmemesine, tersine aşağıya çekilmesine çalışılacağı konusunda da mesajlar yer alıyor.
Merkez Bankası’nın, banka sistemini 2009 yılında “ayakta ve güçlü” tutmak arayışında özel tedbirler geliştirmesi ve bunları da B planı adı altında bir pakette toplayarak açıklaması, iyi bir şeydir.
Bankalar ayakta kalamaz, bankacılık faaliyetlerini sürdüremezse reel sektör çöker. Ancak sonuç olarak finans sektörüyle reel sektör ilişkisi bir “yumurta-tavuk” ilişkisine benzer. Reel sektör ayakta kalamaz ve faaliyetini sürdüremezse finans sektörünün/bankaların ayakta kalması da mümkün olamaz.
Eğer reel sektör üretim yapamadığı veya ürettiği malı satamadığı için güç durumdaysa (gelir-gider trafiği bozuksa) banka kredisinin faizini, taksitini ödeyemez. Bankalar dağıttıkları kredinin faizini ve ana parasını tahsil edemezlerse topladıkları mevduatın ve borç olarak buldukları paraların faizini ve ana parasını ödeyemez.
Dönemi atlatmak önemli
İşte bu nedenle 2009’da “Banka sistemi güçlü olsun. Belirsizlik ve güvensizlik ortaya çıkmasın. Fon çekilişi tehlikesi ortaya çıkmasın. Türk Parası likidite sıkıntısı olursa Merkez Bankası para basar bankalara destek verir” demekle ekonominin sorunu çözülemiyor.
Ana sorun iç talebin canlanmasıdır. İç talebin canlanmasına bağlı olarak üretimdeki gerilemenin durması ve üretim artışının başlamasıdır. Reel sektörün rahatlaması, üretim artışına bağlıdır.
Üretim artışı başlamadan reel sektörün ek kredi kullanması ve de önceden alınan kredilerle ek kredilerin yükünü taşıması çok güç hatta imkansızdır.
Fakat bu anlatımdan kriz rüzgarı eserken ve üretimde gerileme sürerken reel sektör hiçbir şekilde banka kredisi kullanamaz anlamı çıkarılmamalıdır. Kriz rüzgarı devam ederken (üretim artışı başlayıncaya kadar) reel sektörün ayakta kalma çabalarının bankalarca desteklenmesine ihtiyaç vardır.
Burada bankalara büyük sorumluluk düşmektedir. Geçici olarak finans sorunuyla karşılaşan, finans desteğiyle kriz rüzgârını atlatabilecek ve ayakta kalabilecek reel sektör kuruluşlarının sorunlarının çözümüne destek vermek bankaların ana görevi olmalıdır.