Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Burhanlı, Gelibolu ile Eceabat arasında, deniz kıyısında altmış haneli küçük bir köy. Kahvede bize çay ısmarlayan Mehmet Gülen, eskiden köyün dağ yamaçlarında, Burhan Dede'nin mezarı çevresinde olduğunu, Yenice depreminde Menderes'in köyü deniz kıyısına taşıttığını anlatıyor.
Köylüler eskiden pamuk, susam ve soğan ekermiş. "Şimdi millet işçilikten kaçıyor. İşçilik pahalılandı.Gübre ve ilaç için Zirat'tan kredi alan borcun altında eziliyor. Onun için şimdilerde buralarda buğday ve ayçiçeğinden başka ürün yetişmiyor. Kuraklıktan bu yıl onlarda da verim düşük oldu" diyor.

Kahvede Şinası Çetinkaya ile tanıştık. O da Burhanlı'dan. Bakmış çiftçilikte iş yok, balıkçılığa başlamış. Bakmış ki, tekne olmadan balıkçılık yapılmıyor, tekne yapmayı öğrenmiş. Üç metrelik sandaldan 15 metrelik balıkçı teknesine kadar her tür ahşap tekne yapan bir atölyesi var. "Tirolcüler balık yataklarını rezil etse de, Çanakkale Boğazı'nda balıkçılık iyi iş. Ama gençler bunun kıymetini bilemiyor" diyor ve anlatıyor.
"Paran mı var. Balıkçılığa yatırım yapacaksın. 15 metrelik bir tekne 15 milyar lira. Makinesini takmak, her türlü balık ağı ile donatmak, balığa çıkmak için yapacağın harcamalarla birlikte cebinden toplam 30 milyar lira ödersin. Bu tekne ile 3 veya 5 kişi balığa çıkar. Tutulan balığın yarısı tekne sahibinin, yarısı balıkçıların hakkıdır. Şimdi palamut mevsimi. Palamut 1 milyon 500 bin liraya alıcı buluyor. Gecede 100 çift de avlanır, 1.500 çift de... 200 çift palamut 600 milyon lira eder. Yarısını 300 milyonu tekne sahibi alır. Balığa 3 kişi çıkmış ise 300 milyonu da onlar paylaşır... Al sana bir günde asgari ücret kadar nakit para. Tekneye 30 milyar lira para bağlayan, tekne yerine yazlık yaptırsa idi, ona günde 300 milyon lira getirir mi idi?.. Tabii ki her gün bu böyle olmaz. Ama buralarda sadece palamut yok. Başka mevsimlerde başka balıklar da var..."
Eceabat'tan arabalı vapur ile karşı kıyıya, Çanakkale'ye geçtik. Çanakkale demek, Dardanel demek. Niyazi Önen, Çanakkale içinde yörenin deniz ürünlerini işlemek için Dardanel tesislerini kurmuş. Dardanel o kadar büyümüş ki, Çanakkale'de ve diğer kıyılarda bizim balıkçıların tuttukları balık yezersiz kalmış. Şimdilerde ithal balığı işleyerek, ihracat yapılıyor. Şu günlerde Türkiye'nin toplam su ürünleri ihracatının yüzde 65'ini Dardanel gerçekleştiriyor. Eskiden "balık konservesi" veya "kutu balık" denilince bizler sadece "sardalye konservesini" bilirdik. Şimdilerde her türlü deniz ürününün konservesi yapılıyor ama, pazarda ağırlığı olan ürün ton konservesi.
Bizim denizlerimizden çıkan palamut, torik, ton balıkları yetersiz. Deniz ürünü işleyen tesislerimiz ithal ettikleri ürünleri işliyor. Çanakkale'deki Dardanel tesisleri şimdilerde yılda 50 bin ton (25 gemi dolusu) donmuş ton balığı ithal ediyor. Bunları işliyor, kutuluyor, 100 bin ton ihracat yapıyor. Su ürünleri işleme sanayii emek yoğun bir işkolu. Dardanel'de şimdilerde bin işçi çalışıyor. Tesis tam kapasite çalışabilse 200 bin ton balık işleyecek, 4 bin kişi çalışacak.

Biz AB'nin kara listesinden çıkamadık. İhracat pazarı Avrupa Birliği dışındaki ülkeler. Dardanel'in bir de liman sorunu var. Donmuş balıklar gemi ile Çanakkale Limanı'na gelir, yüzlerle işçi gemiyi boşaltıp, balığı tesislere taşırmış. Sonra, ihraç edilecek konserveler de limana nakledilerek gemilere yüklenirmiş. Bakanlık limandan ithalat ve ihracatı yasaklamış. Şimdilerde tonu 700 dolar olan donmuş balık İzmir Limanı'na indiriliyor, Çanakkale'ye naklediliyor. Bu indir, bindir işi tonda 250 dolar ek maliyet getiriyor. Kutulanan balıklar gene Çanakakle'den İzmir'e taşınarak gemiye yükleniyor. Sonra da Dardanel neden tam kapasite çalışmıyor.
Neden daha fazla insan çalıştırmıyor. Neden daha fazla ihracat yapmıyor diye soruluyor... Balık mevsiminde sayın okuyucularıma balıkçılardan ve su ürünleri işleyen sanayicilerden haberlerimiz şimdilik bu kadar.