Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ekonomideki beklenmeyen değişimler bankaların batmasına neden olabilir. Büyük bir devalüasyon bankaları batırabilir. İstikrar tedbirleri nedeniyle yüksek bir enflasyondan sonra ekonomik daralma bankaların batmasına neden olabilir.
Son dönemde batan on bankanın hiçbiri devalüasyon darbesinden veya istikrar programının getirdiği şartlardan batmadı.
Bu bankalar "göz göre göre batırıldı". Bankaların sahipleri ve yöneticileri bankaları batırdı. Hükümetler de göz yumarak batışı bir ölçüde teşvik etti. Bankalar batırılıncaya kadar bekledi.
Bankalar nasıl batırıldı?
- Bankacılıği bilmeyen ama bilmeden bankacılık yapmak isteyenler yönetimde yaptıkları hatalar nedeniyle bankaları batırdı.
- Bankalara ayıracakları sermayeye sahip olmayanlar güçlenmesi için banka kasasına koyacakları paraları olmayanlar, "selin taşı ile elin kuşunu vurma arayışında" bankaları batırdı.
- Bankalara yatan halkın parasını kendi paraları sanarak kendi işlerine aktaranlar bankaları batırdı.
- Pahalı faizle topladıkları paraları, ucuz fiyatla kullanmaya kalkanlar bankaları batırdı.
- Zaten batmış durumda olduklarından kredi bulamadıkları için banka alıp, bankaların içini boşaltanlar bankaları batırdı.
Sayın okuyucularım, eğer bir banka devalüasyon nedeniyle veya istikrar programı uygulamasına bağlı olarak ortaya çıkan hızlı bir değişim sonucu zor duruma düşmemiş ise, bir günde, bir ayda, üç ayda, altı ayda, bir yılda batırılamaz.
İyi niyete rağmen kötü yönetim nedeniyle olsun, kötü niyete bağlı olarak hesaplı kitaplı olsun, bir bankanın batırılması zaman alır. Bu zaman içinde Merkez Bankası, Hazine, bankaların gözetim ve denetiminden sorumlu kamu kuruluşları ve sorumluları olanı biteni görür.
Bu nedenle konjonktüre bağlı olarak batan bankalar dışında batırılan bankalarda, bankaları batıranlar kadar, hükümetlerin ve ilgili kamu kuruluşlarının da sorumluluğu vardır. Bir bankanın batması demek, varlıklarının yükümlülüklerini karşılayamaz duruma gelmesi demektir. Halk anlatımıyla kasasının açık vermesi demektir.
Normalde kasası açık veren dükkan kapanır. Tasfiyeye gider. İflas eder.
Bankalarda da normal olan budur. Fakat devlet kasası açık veren bankaları kapatmak yerine, onlara sahiplenmekte, başına devlet memurlarını getirerek yaşatmaya çalışmaktadır. Yaşatmak için de kasa açıklarını kapatmakta, iyi niyetle veya kötü niyetle eski yöneticilerin içini boşalttıkları bankaların içini para ile doldurmaktadır.
İçi boşalmış bankalara akıtılan bu para halkın cebinden çıkmaktadır. Bir banka, iki banka derken, içi boşaltılmış ve devletin kucağına kalmış banka sayısı ona ulaşınca işin ciddiyeti artmıştır.
Üç kamu bankasını özelleştiremeyen devletin kucağında kalan on batırılmış özel sektör bankasını yönetmesi, beslemesi büyük bir yüktür.
Batırılmış bankaları yaşatmaya çalışmak yerine, hemen tasfiyeye gitmek, en akılcı çözüm gibi görülmektedir.


Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr