18 ayda üçüncü Bankalar Kanunu çıkarılıyor. Halkın ve ekonominin bekleyişi var: (1) Halk tasarruflarını güven ile emanet edebileceği banka istiyor.
(2) Üretici kesim, esnafı, çiftçisi, tüccarı, sanayicisi, ihracatçısı, yatırımcısı ile, ekonomik çarkın işlemesine destek olacak banka istiyor.
Banka sisteminde büyük bir çalkantı var:
(1) Faiz ve döviz fiyatlarının oynaması, kredi kullananların borçlarını ödeyemez duruma düşmesi sonucu en sağlam bankalar bile özkaynaklarını yedi.
(2) Sistemin güçsüz hale geldiğini bilmeyen kalmadığından bankalar güven kaybetti.
Böyle bir durumda yapılması gereken iki şey var:
(1) Bankaların yaşam gücü olanlarının belirlenmesi, yaşam gücü olmayanların bir defada elenerek "hangi banka batacak, hangisi ayakta kalacak" şüphesine kesin bir çözüm getirilmesi gerekiyor.
(2) Yaşam gücü olan bankalara "hayat suyu" akıtmak gerekiyor. Çünkü bugün için hiçbir bankanın kendi özkaynağını kendi imkanı ile kısa sürede güçlendirerek, şaha kalkması mümkün değil.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (Üst Kurul) kurulmasını da sağlayan 4389 sayılı Bankalar Kanunu 1999 Haziran’ında TBMM’de kabul edildi. Bu "yeni Bankalar Kanunu", bankaların güçlendirilmesi ve daha etkin hale getirilmesinden çok batmaları halinde neler yapılacağını hükme bağlıyordu.
Bu kanuna göre oluşan Üst Kurul’da banka sisteminin güçlendirilmesi ve daha etkin hale getirilmesi için çaba gösterecek yerde, çürük bankalar, banka hırsızları ile uğursuzlarını ayıklama örgütü halinde çalıştı.
Türkiye’de "bankacılık sisteminin sorunu", şimdi sadece ve sadece fona devredilen bankaların ne olacağı, bu bankaları batıranların cebinden paraların nasıl alınacağı noktasında düğümlendi.
Üst Kurul’a daha fazla yetki vermek için bir kanun daha çıkarıldı. O yetmedi. Şimdi bir kanun daha çıkarılacak... Amaç, Üst Kurul’a verilen yetkileri daha da artırmak. Üst Kurul, polislik yapacak, icra memurluğu yapacak. Savcılık yapacak. Hakimlik yapacak. Banka alacaklarını amme alacağı haline getirip tahsilat yapacak. Banka iştiraklerine el koyup onları idare edecek. Bankalarda imzası olanların her birinin yurtiçindeki, yurtdışındaki varlıklarına isterse el koyacak.
Yeni tasarı TBMM’ye sevk edilirken Başbakanlıkça genel gerekçeye "bu kanun özellikle kamu vicdanının rahatlatılması" için hazırlanmıştır ifadesi eklenmiş.
Dünyanın hiçbir yerinde "kamu vicdanını rahatlatmak için bankalar kanunu" çıkarılmaz. Bankalar kanunu "bankaların doğru dürüst işlemesi" için çıkarılır. Kamu vicdanını hukuk mevzuatının sağlamlığı, polis ve adliye teşkilatının doğru dürüst iş yapması rahatlatır.
(1) TBMM’ye sevk edilen tasarı ile Üst Kurul’a polislik, savcılık, hakimlik görev ve sorumlulukları verilmektedir. Bu yanlıştır.
(2) Kanunlar geriye dönük işlemez. İşleyemez. Bu tasarı kanunlaşsa bile, bu tasarıda Üst Kurul’a tanınan yetkiler, halen fon kapsamındaki bankalar ve onların sorumluları hakkında uygulanamaz.
(3) Bu tasarıda yer alan yetki ve sorumluluklar ancak bundan sonra batacak bankalar ve sorumluları için uygulanabilir.
(4) Bu tasarıda yer alan hükümler, banka sahipleri için, bankalarda yönetim kuruluna girecek, imza yetkisine sahip olacaklar için, sınırsız ve aile boyu maddi yükümlülükler getirmektedir. Bu kanun çerçevesinde saygın, doğru dürüst insanlar banka sahibi olmaktan, bankalarda görev almaktan korkar.
(5) Bankalarımızın güçlenmesi, doğru dürüst işlemesi için bir Bankalar Kanunu’na ihtiyacımız var. Halbuki kanun yapıcılarımız ve Üst Kurul, "hırsız - polis" kanunu yapmaktan ve "hırsız - polis" oyunundan başka bir şey düşünmüyor.
(Özel açıklama: Sakın haaa... Banka batıranlar ile banka hortumlayanları koruduğum düşünülmesin... Bu yeni tasarı "kandırmaca" tasarıdır. Bu tasarı ile geriye dönük olarak hiçbir şey yapılamaz. Kimseden beş kuruş tahsil edilemez. Kimse hapse atılamaz. "Kamu vicdanının rahatlatılması için", kamuoyunu kandırmayalım!..)