Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İşsiz kalmanın ne demek olduğunu, bankacının işsiz kalmasının ne acı bir şey olduğunu bilirim. Babam Türk Ticaret Bankası’nın Ankara Şubesi’nde müdürdü. İyi bir eğitim görmem için beni "paralı" koleje vermişti. Anadolu’da okulu olmayan bir başka şehirdeki şubeye tayini çıktı. Özel durumunu anlatmaya çalıştı. Olmadı. İstifa etti.
Ankara’da Cebeci’de Uğurlu Sokak’ta bir apartmanın zemin katında kira ile oturuyorduk. Babamın birikimi yoktu. Paralı kolejden beni almak zorunda kaldı. Kurtuluş’taki Birinci Ortaokul’da eğitime devam etmeye başladım. Babam her sabah erkenden kalkar, giyinir, ben okula gitmeden iş aramak için yollara düşerdi. Dua ederek onu uğurlardık. Akşam pencerenin önünde gene dualar ederek iyi bir haberle dönmesini beklerdik. Ama o her gece omuzları düşük, yorgun ve bedbin dönerdi. İş bulamıyordu. Bir süre büyükannemin ve annemin yüzüklerini, bileziklerini satarak idare ettik. Sonra Konya’daki bir uzak akrabadan "borç istemek" zorunda kaldık. Günler geçiyor, hayat dayanılmaz bir hal alıyordu. Babam bir akşam güler yüz ile geldi. Belediye Otobüs İşletmesi’nde bir iş bulmuştu. Bulduğu iş bir ilkokul mezununun bile yapabileceği, ücreti çok düşük, geçici bir işti. Ama iş idi. Ve babam işsizlikten kurtulmuştu. Bir süre sonra gökten bir şans düştü. Halk Bankası yeniden yapılanıyordu. Babamın dostu Nusret Uzgören genel müdür olmuştu. Kadrosunu kurarken babamı da davet etti. Babam böylece tekrar bankacılık mesleğine dönebildi. Biz de eski günlere döndük. Babam, üç yıl aradan sonra beni tekrar "paralı" kolejde okutma imkanına kavuştuğu için mutlu idi.
Bugünlerde banka üzerine banka kapanıyor. Banka kapanması gazete okuyucuları, TV izleyicileri, radyo dinleyicileri için "sadece" bir haber. Ama o bankalarda çalışanlar için bir anlamda "yaşamın sonu"... Çünkü işsiz kalıyorlar. Çünkü günümüz Türkiyesinde işsiz kalan bir bankacının iş bulması zor değil... İmkansız...
Fakat bankacıların işsiz kalmaması için batmış veya batırılmış bankaların zor ile yaşatılması imkansız.
Bankaları kapatırken hükümet, bankadan alacağı olan yabancı bankaların zarar görmemesi için gerekli güvenceyi veriyor. Yabancı bankanın riskini üstleniyor. Ama bankaları kapatırken bankada çalışanların ne olacağı hiç düşünülmüyor. Onlar hakkında hiçbir güvence verilmiyor. Yuvarlak sözlerle "hiçbir çalışan zarar görmeyecek" sözleriyle, çalışanlar uyutuluyor.
Bankaların tasfiye planları açıklanırken, aktif ve pasifin tasfiyesi yanında çalışanların banka kapatıldıktan sonra durumlarının ne olacağı da açıklıkla ortaya konulamadığından çalışanlar perişan. Geçen gün cuma günü İstanbul’da Emlakbank Genel Müdürlüğü’nde üzücü şeyler oldu. Emlakbank’ın kapatılma kararına karşı çıkan banka çalışanları Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akışık’ı "hırpaladı". Emlakbank’ı kapatan "Vural Akışık" değil ki... Kapatma kararını veren hükümet ve kanunlaştıran "TBMM"..Ama ne hükümet, ne TBMM kapatma kararının sorumluluğunu üstlenmiyor. Ortada yok. Ortada olan bu kararı uygulamak sorumluluğunu üstlenen bir "kamu görevlisi."
Neden hükümet ve TBMM ortalıkta yok? Neden kararlarına sahip çıkıp kararın arkasında durmuyor? İşsiz kalacakların muhatabı olmuyor? Çünkü hükümet de, TBMM de IMF’nin üç kuruşluk yardımı için Emlakbank’ı kapar gibi yapmak zorunda... Aslında ne hükümet ne TBMM, Emlakbank gibi politikacının yemliği olan bir bankayı kaybetmek istemiyor. Onun için Emlakbank çalışanlarının işsiz kaldıkları için sokaklardaki taşkınlıkları hükümet ve politikacıların işine geliyor. Vural Akışık’ın hırpalanması umursanmıyor. Çünkü hükümet ve politikacıların derdi işsiz kalan bankacılar değil... Üç kuruşluk IMF yardımı için "kapatır gibi" yapmak zorunda kaldıkları "yemliklerin ellerinden kaçmaması"...