Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bankalar olmadan ekonominin çarkı dönmez. Bankalar "güven" müessesesidir. "İtibar" müessesesidir.
Türkiye'de banka sisteminin "yapısal" sorunları vardır:
(1) Bankaların büyüklüğünü gösteren aktif toplamları 140 milyar dolar, sermayeleri 9 milyar dolardır.
Bankaların aktif toplamlarının milli gelirimize oranı yüzde 90 dolayındadır.
Tüm bankalarımızın (80 bankanın) aktif yekünün toplamı (büyüklüğü) bir tek İspanyol Bankası'ndan daha küçüktür.
(2) Bizim büyük bankamız da küçük ama, küçüklerimiz çok küçüktür. Banka sisteminin toplam aktiflerinin (büyüklüğünün) içinde 5 büyük bankanın payı yüzde 47, 10 büyük bankanın payı yüzde 65'tir. Kalan yüzde 35 pay ise 70 bankaya aittir.
(3) İç tasarrufların yetersizliğinden bankalarımız dış kaynaklara yönelmek zorunda kalıyor. Şimdilerde bankalarımızın kullandıkları döviz kredisinin 17 milyar doları aştığı biliniyor. 17 milyar dolarlık döviz kredisi, 9 milyar dolar sermayesi olan bankalarımız için ağır bir yüktür. Bu yük kur riski ve ödeme riski bakımından tehlikeli boyuta ulaşmış durumdadır.
(4) Banka sisteminin aktifi ile pasifi (alacağı ile borcu) ve de alacağının vadesi ile borcunun vadesi arasında uyumsuzluk vardır. Banka sistemi kısa vadeli borçlanmakta, daha uzun vade ile kredi vermektedir. Kamu kağıdı satın almaktadır. Verilen kredilerin de bir kısmı likiditesini kaybetmekte, donmaktadır.
(5) Ekonomideki dengesizlik, enflasyon, yüksek faiz banka sisteminin mali bünyesini devamlı "silkelemektedir".
Bu yapısal sorunlar içindeki banka sistemi, son dönemde konjonktürel gelişmelerden etkilendi:
(1) 1980 yılından bu yana ekonomideki dengesizlik, alınan tedbirler, uygulamalar banka sistemini sarstı. "Baş yarılır fes içinde, kol kırılır yen içinde" bu sarsıntılar kamuoyuna yansıtılmadı. Ama sistem, "fokur fokur kaynadı". Kaynama nedeniyle tencere kapağını üç defa attı! 1984'te, 1994'te, 1999'da bankalar kapatıldı veya fona devredildi.
(2) Enflasyonun dizginlenmesine dönük istikrar programı bankaların para kazanmasını zorlaştırıyor. Bu başka ülkelerde de böyle oldu. Para kazanamayan banka yaşayamaz. Güçlenemez. Ekonomiye hizmet veremez.
(3) Türkiye'de banka sisteminin prestiji bilinçsizce devamlı aşındırılıyor. Bankaların itibar kaybetmesi için bazı bankacılar içeriden, sanayiciler ve tüccarlar dışarıdan gereğini yapıyor.
Yukarıda sıralan yapısal ve konjonktürel sorunlar karşımıza şöyle bir tablo çıkardı:
(1) İtibarı yıpranmış, aşınmış bir banka sistemimiz var.
(2) Bu sistemin bilançosu (mali yapısı) bozuldu, sistem güç kaybına uğradı.
(3) Bankaların 8'i devletin başına kalmış durumda.
(4) Dört banka (Ziraat, Halk, Emlak, Vakıflar) özelleştirilme aşamasında.
Şu anda banka sistemiyle ilgili olarak öncelikle tartışılması gereken iki konu var:
(1) Bu sistemi nasıl ayakta tutacağız, nasıl yaşatacağız?
(2) Bu sistemi nasıl güçlendireceğiz ki, istikrar programı ile hedef alınan yeni ekonomik yapının ve gelişmenin yükünü kaldırabilsin, finansmanını sağlayabilsin.
Hırsız - polis macerası halkımızın ilgisini çeker. Magazin yanı caziptir. Hırsızlar mutlaka yakalanmalı, cezasını görmelidir.
Ama unutulmamalıdır ki:
(1) Bütün bankacılar hırsız değildir. Bütün bankalar sahipleri tarafından soyulduğundan batmaz. Konjonktürel şartlardan, yönetim hatalarından, ekonomideki zorluklardan ve de büyüyememekten de bankalar batabilir.
(2) Banka sistemi bütünü ile güven - itibar kaybeder ise, iç tasarruflar banka sisteminden uzaklaşır. Yurtdışından ülkeye dış kaynak (dış kredi) girişi durur.


Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr