Banka soyanlar taşlanıyor. Banka soyanlar bankaları tek başlarına soymadı ki... Onlara bankaları Ankara soydurdu. Ankara ile işbirliği yapmadan banka soymak imkansızdır.
Ankara'da bankaları soydurmak için gerekli düzenleme yapıldı. Sonra "küçük oyuncular" ortaya salındı... "Hadi bakalım soyun bankaları" denildi.
Sayın okuyucularıma çarkın nasıl işlediğini anlatayım.
(1) Ankara, 1994 Haziran ayından 1999 Haziran ayına kadar bankalarla ilgili kanunu "rafa kaldırdı". Sonra hırsızlara "polisin elini kolunu bağladım, istediğiniz bankayı soyun" dedi.
(2) Bankalar 3183 sayılı kanun ile izleniyor, gözleniyordu. Ankara 22 Haziran 1994 tarihinde 538 sayılı kanun hükmünde kararname ile bu kanunun temel maddelerini yeniden düzenledi.
Anayasamıza göre "kararname ile ceza getirilemez". Bankalar kararnamesinde nelerin suç sayılacağı yazıldı. Ama bu bir işe yaramadı. Bankalarını soyanlar biliyordu ki, mahkemeye gittiklerinde "- Bu kararname Anayasa'ya aykırıdır. Kararname ile ceza verilemez" dediklerinde mahkeme onları şııpppp diye serbest bırakacak. (...ki, uygulama böyle oldu).
(3) Bu rezil durum 18 Haziran 1999 tarihinde 4389 sayılı yeni Bankalar Kanunu yürürlüğe girinceye kadar tam 5 yıl devam etti. Ankara'nın "azmettirmesi" ile, "fuhşa teşviki" ile, Ankara - İstanbul çetesi işbirliği halinde hedefine ulaştı.
Tanrı'ya şükürler olsun ki, bu ülkede namuslu insanlar, namuslu bankacılar da var... Başkaları şakır da şukur bankaların içini boşaltırken, onlar bankalarını yaşatma ve güçlendirme alışkanlığını terk etmedi.
(4) Bankaların denetiminden ve gözetiminden sorumlu kuruluşlarda görev yapanlar (kanunsuz geçen bu 5 yıllık dönemde) yılgınlık - bıkkınlık içinde oldular. Yaptıkları tespitler, yazdıkları raporlar raflarda kaldı.
(5) Ankara'daki "büyük devlet büyükleri" soygunun himayecisi oldu. Hiçbir banka bir günde soyulmaz. Soygun uzun bir eylem olarak gerçekleşir. Ankara her bankanın içinde olanı günü gününe bilir. Çünkü bankacılık rakam işidir. Her bankanın röntgeni her akşam saat 17.00'de Ankara'daki etkili ve yetkili kişinin önüne konulur.
Ankara'daki etkili ve yetkililer, "soyguncu malın tamamını götürünceye kadar" sessiz kaldı. Şuç ortaklığı yaptı.
Sayın halkım, sayın vatandaşlarım üç beş soyguncu yakalandı, soygun sona erdi sanma... Aldanma... Kanma...
Küçük, özel bankalarda kasadaki para bitince, soygun ortaya çıkıyor. "Aaaaaa... Bak şu hale... Banka da batmış!.." deniliyor.
Ama esas soygun politikacıların kasalarından ellerini çekmediği bazı kamu bankalarında sürüp gidiyor. Bu bazı kamu bankalarındaki soygun, özel bankalardakine benzer biçimde duyulmuyor. Çünkü bu kamu bankalarının kasaları soyuldukça, kasadaki para bittikçe, Maliye bunlara kürekle para takviyesi yapıyor. Maliye'nin tekrar soyulsun diyerek bu bankaların kasasına aktardığı paralar senin cebinden çıkıyor. Sen bu paraları maydanoz alırken, ekmek alırken, soğan sarımsak alırken, yoğurt yerken, onlara ödediğin fiyatın içinde KDV olarak ödüyorsun. Vergi dairelerinin kapısına Kafaoğlu'nun yazdırdığı "Ödediğiniz her kuruş vergi size hizmet olarak dönecektir" levhasını oku... Ama inanma... Ödediğin her kuruş vergi, kamu bankalarını ve özel bankaları soyanların cebine bahşiş olarak girecektir. Bunu bil de rahatla...
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr