Başbakan Sayın R. T. Erdoğan, geçen hafta, “Krizi fırsat bilerek ümüğümüzü sıkacaklar” diyerek “IMF’ye hayır” kampanyası başlatmıştı. Dün Başbakan’ın Bakanı Sayın M. Şimşek “ihtiyati stand-by anlaşmasına ilişkin yapıcı bir yaklaşımlarının olduğunu” yabancılara ve de yerlilere ilan eyledi.
İstanbul’da başlayan “Dünya Ekonomik Forumu Avrupa ve Asya Toplantısı”nda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına konuşan Devlet Bakanı M. Şimşek (Anadolu Ajansı’nın haberine göre) demiş ki,
- “Kamu sektörü olarak IMF’nin kaynaklarına ihtiyaç duymayacak bir noktadadır. Ama yine de çıpa niteliği taşıyacak bir ihtiyati stand-by anlaşmasına ilişkin ‘yapıcı’ bir yaklaşım içindeyiz.” (Tercüme eldeyim:
- Türkiye’de kamu sektörü ayrı, özel sektör ayrıdır... Hani o 50 milyar dolar cari açık var ya... İşte o bizim değil, özel sektörün sorunudur.
- O nedenle, bizim dövize ihtiyacımız yoktur. IMF kaynaklarına ihtiyaç duymuyoruz.
Sonunda masaya oturulacak
- Ama ısrar ediliyorsa bir ihtiyati stand-by anlaşması yaparız.
- Stand-by ihtiyati olsun ki, IMF, hükümetimizi fazla sıkıntıya sokmasın. Mahalli seçimler öncesi harcamalarımızı kısmaya kalkmasın...)
Sayın M. Şimşek demiş ki,
- “Stand-by anlaşmasına ilişkin yapıcı bir yaklaşımımız var. Ama bu yapıcı yaklaşımın bir programa dönüşmesi için tabii ki alacağımız sigortanın niteliği ve kapsamı çok önemli. Böyle bir ortamda tabii ki Türkiye’nin bir miktar esnekliğe ihtiyacı olacak. Biz bu çerçeveye bakıyoruz. Eğer aramızdaki farkları giderebilirsek gündeme gelebilir.”
(Bu söylenenleri tercüme edeyim:
- Biz mahalli seçimler öncesi hükümetin yapacağı harcamalara karışılmasını kabul edemeyiz. Siz bize dolarları gönderin. Ötesine karışmayın.)
Krizde işçi işinden olur
Devlet Bakanı’nın konuşmasını “bütünüyle değerlendireyim.”
- Başbakan Sayın R. T. Erdoğan’ın sert çıkışlarına rağmen, hükümetin IMF ile anlaşma yapmanın zorunluluğuna inanmaya başladığı anlaşılıyor. Ancak, geciktiğimizle kalıyoruz. Geciktikçe, Türkiye’nin pazarlık imkânı yok oluyor.
Hükümet, IMF’nin harcamalara fazla karışmamasının arayışında ama, farkında değil ki gecikildikçe daha ağır şartları kabul etmek zorunda kalacak. Özetle, başka çare yok. Hükümet, IMF ile anlaşma masasına oturacak.
- Devlet Bakanı Sayın M. Şimşek’in “Kamu sektörünü özel sektörden ayıran sözleri çok ilginç. Bir ülke ekonomisi kamu sektörü ve özel sektörle bir bütündür.
Bir ülkenin devlet adamı bizim kamu sektörü olarak sorumumuz yok, sorunlu olan özel sektör diyemez. Kamu sektörünü özel sektör besler. Özel sektör vergi veremez duruma düşerse kamu sektörü diye bir sektör ve ülke ekonomisi ayakta kalamaz.
- Türkiye’de kriz rüzgârı eserse özel sektörde bankalar, şirketler sarsılır, çöker veya batar. İşverenler çalışanların maaşını ödeyemez. İnsanlar işsiz kalır. Ekonomiden sorumlu bir bakan, “Krizden kamu sektörü etkilenmez. Kriz olsa da kamuda kimse işini kaybetmez. Herkes maaşını tıkır tıkır, zamanında alır.
Kamu sektörü olarak biz rahatız” diyemez. Ama bizim Devlet Bakanımız Sayın M. Şimşek bunları söyleyebiliyor.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025