Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Banka batıranlar suçlu. Mutlaka ceza görmeli. Ama bu bankalar "gizli saklı" batmadı ki... Çoğu hükümetin gözetiminde idi. Çoğunun yönetiminde hükümet temsilcisi vardı. Bankaların battığını göre göre hiçbir şey yapmayanların suçu yok mu?Bankaların içini boşaltanlar, halkın mevduatını kendi paraları gibi harcayanlar suçlu. Mutlaka ceza görmeli. Ama bu bankaların çoğu hükümetlerin verdiği lisans ile kurulan bankalar. Hükümetler bu bankalara kuruluş lisansını para ile sattı. Lisans satın alanlar, bankalarda birikmiş mevduattan bu lisans ücretini ödedi. Bankaları satın alanlar hortumlama denilen işleme, lisans parasını mevduattan Hazine'ye ödeyerek başladı. Bu işlemler saklı gizli yapılmadı ki? Bu işlemlere göz yumanların suçu yok mu? Özel bankaların içini boşaltanlar suçlu. Mutlaka ceza görmeli. Ama sadece özel bankaların içi boşaltılmadı ki? Emlak, Ziraat ve Halk bankalarının da içi boşaltıldı. Hazine bu bankaların da açığını kapatmak için halkın parası ile kasalarını doldurdu. Ama bu bankaların içinin boşaltılmasına "görev zararı" adı ile bir kılıf uyduruldu. Kamu bankalarının içini boşaltanların hiç mi suçu yok? İçi boşaltılan kamu bankalarının kasasını doldurmak için çıkarılan Hazine bonolarının hiç mi faiz yükü yok? TMSF'nin toplam zararında bu bankaların hiç mi payı yok? Milliyet Ekonomi'de dün yayımlanan batan bankalarla ilgili toplu bilgileri incelerken şu sorular aklıma geldi: Özel bankaların içini boşaltanlar suçlu. Mutlaka ceza görmeli. Devir tarihinde bu bankaların zararı (halka faturası) 32.2 milyar dolardı... Şimdi ne kadar? Yaklaşık 45.6 milyar dolar... Bu bankaları varlıklarıyla, iştirakleriyle devralanların, varlıklarını ve iştiraklerini işletenlerin, satanların, buna rağmen faturayı 32.2 milyar dolardan 45.6 milyar dolara yükseltenlerin (suçu demeyeceğim) hiç mi yanlışı (hadi daha da hafifleteyim-ihmali, beceriksizliği) yok? Sayın okuyucularım, bankaların zararları değişik şekillerde oluştu: Kamu bankaları ve özel bankalar rekabet yarışında mevduatı olması gereken rakamın üzerinde bir faiz ile (pahalı) topladı. Düşük faiz ile (ucuz) sattı. Yüksek mevduat faizi alanlar, ucuz kredi kullananlar bankanın içinin boşalmasına katkıda bulundu.Bankacılığı bilmediklerinden bankalarını profesyonellere teslim edenler profesyonellerin bankaları soymasına, yanlışlarına, beceriksizliklerine göz yummak zorunda kaldı.Banka sahipleri halkın bankaya yatırdığı mevduatı kendi paraları sanarak cömertçe harcadı. Krallar gibi yaşamaya kalktı.Banka sahipleri halkın bankaya yatırdığı mevduatı kendi parası sanarak, cömertçe yatırım yaptı. Kendi işlerinde kullandı. Zarar devamlı büyüyor Bunlar bankaları batanların kişisel suçları. İyi de bankalar batarken olanı biteni seyreden ve de hiçbir müdahalede bulunmayan hükümetlerin ve bürokratların suçlarını yok mu sayacağız?Bitmedi... Bankaların batmasında, ekonomiyi allak bullak eden, krize neden olan IMF'nin ve hükümet politikalarının hiç mi suçu yok? Faiz oranlarının hızla yükselmesi sonucu bankaların portföyündeki Hazine bonolarının değer kaybının bilançolara zarar olarak kaydedilmesinin, yüzde binlerin üzerine çıkarılan Merkez Bankası faiz oranlarının hiç mi olumsuz etkisi yok?Kamuoyundaki tepkileri yatıştırmak için "banka batıranları hapse tıkalım" da... Hapse tıkmakla iş bitmiyor. (1) Banka batıranları hapse atmak demek, artık batan paraların tahsil şansı kalmamış demektir. (2) Banka batıranların birini hapse atarken öbürünü dışarıda bırakmak, birine 30 yıl hapis verirken, öbürüne 3 yıl hapis vermek ne kadar tartışılır ise, hepsini hapse atmak, hepsine 25 yıl hapis vermek de o kadar yanlış olur.İşin tartışılması gereken en önemli yanı, bankaların her birinin devir zararları ve devirden sonra bu zarara eklenen rakamlar konusunda şeffaf hesapların ortaya konulamaması ve de banka batıranların, kesin olmayan zararlara dayalı olarak yargılanmasıdır. guras@milliyet.com.tr Konjonktür, batışı hızlandırdı