Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bayram benim neyime /.../ Kan damlar yüreğime /.../ Bitsin artık kara zulüm / Bayram benim neyime / Hep bize mi bunca ölüm / Kan damlar yüreğime.../ Bayram benim neyime.
Bayram öncesi Farilya’da Balıkçılar Kahvesi’nde Rahmi Saltuk ile çay içtik. Sohbet ettik. Ramazan ayının hemen her gününün bir çatışma, bir ölüm haberi ile geçtiğini, bu durumda neyin bayramını yapacağımızı konuşurken, Rahmi Saltuk’un “Bayram Benim Neyime” adlı türküsünü hatırladım.
Rahmi Saltuk bana, o türkünün 1969 tarihindeki işçi direnişinde ölen Şerif Aygün için yazılan dizelerini okudu. O günden beri kafamda hep aynı sözler dolanıyor: “Ezilip duruyoruz / Bayram benim neyime...”
İçeride ve dışarıda Ramazan boyunca din kardeşleri birbirlerini öldürmeye devam etti. Ölüm haberleri kanıksanır hale geldi. İnsanlar ne için birbirini öldürüyor? Onlara bu silahları kimler veriyor? Neden siyasiler bu ölümleri sona erdirmek yerine sürdürmek için çaba gösteriyor?

Kuşaklar yok oluyor
Rahmi Saltuk ile çay içtikten sonra eve döndüğümde internetten Saltuk’un seslendirdiği türküleri dinledim.
Rahmi Saltuk kuşağının savaşını hatırladım... Ne oldu o kuşağın savaşına? Ne oldu o kuşak?
Saltuk (1945 Tunceli) küçük yaşlarda saz çalıp türkü ve deyiş söylemeye başladı. A.Ü. Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1968 kuşağındaki çok sayıdaki genç gibi siyasete ilgi duydu. 1966’da Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu.
Ruhi Su’nun tok sesine benzeyen sesi ile söylediği türküler, sol-sosyalist çevrede tanınmasını sağladı. İşçi hareketinin, öğrenci hareketinin, işgallerin, direnişlerin, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının üniversitelerdeki eylemlerinin vazgeçilmez sesi oldu.
1971 askeri darbesinin ardından yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. 1974’te Türkiye’ye döndü. Filmlerde oynadı, film müziği yaptı, çok sayıda konser verdi, plak yaptı. Geçen yıl oğlunun ölümü ile sarsıldı. Şimdilerde hayranlarının desteği ile tekrar o sevilen türkülerini seslendiriyor.

Prangalar
Rahmi Saltuk’un sazı ve sesi ile seslendirdiği ‘Prangalar’ türküsünün belli bölümlerini Sayın okuyucularıma hatırlatmak istiyorum. Prangalar’ı 1947 yılında Kemal Burkay yazmıştı.
Ben ki yalnızca sevmek isterdim / Sizi, kırları, yaz akşamlarını / Bir kadın eli gibi geçsin / İsterdim saçlarımdan rüzgâr / Bir Hasan var orda dağ köylerinde / Daha hiç okşanmamış / Bir Elif var saçları taranmamış / Trahomsuz büyüsünler isterdim / Öyleyse nedir bu prangalar / Ben kimin ağlamasını istedim ki / Yok ki benim kurşunlarım / Dikenli tellerim, taş duvarlarım yok ki / Bir türkü söylerim güneş vardır içinde / Alınteri, toprak ve hayat / Beni elleriniz ilgilendirirdi / Gözleriniz, o hilesiz ve dost / Öyleyse nedir bu prangalar /... / Kinleri bilemesek ne güzel gülümserdik / İstesek bölüşürdük doğan günü / Birleşirdi ellerimiz ve türkülerimiz / İstesek bölüşürdük bir dilim ekmeği / Ne mutlu büyürdü çocuklar /
Sayın okuyucularım, ben bunları yazıyorum ama şunu da biliyorum ki, bütün dinlerde olduğu gibi İslam dininde de bayramları kutlamak şarta bağlı değildir. Savaş da olsa, kıtlık, felaket de olsa, insanlar dini günlerde birbirlerini kutlar. Bayramınız kutlu olsun.