Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Güven, güven deniliyor. Kaynak, kaynak deniliyor. Üretim, üretim deniliyor. Türk lirası, Türk lirası deniliyor. Faiz, faiz deniliyor. Bütün bunlar "banka sisteminin" doğru dürüst çalışmasına bağlı konular. Banka sistemi çalışmadığı sürece insanlar Türk lirasına güvenmez. Paralarını bankada tutmaz. Bankalar üreticiye kredi veremez. Faiz oranları yükselir. Ülke parasına güven yok olur.
Banka sistemini düzeltmek için yola çıktık. Daha rezil hale getirip, ortada bıraktık.
(1) Fon’daki bankalar ortada kaldı.
(2) Mali bünyelerinin bozukluğu nedeniyle daha başka bankalar için de işlem yapılacağı söylentileri bitmedi.
(3) Sistemin güçlenmesi için özkaynak takviyesine ihtiyaç var. Bırakınız güçlenmeyi ayakta kalmasına destek olacak özkaynak takviyesi bile yapılmıyor. Yapılamıyor.
Bütün bunlar sonucu:
(1) Halk bankalara güvenip parasını yatıramıyor. Bankada parası olanlar ne yapacağını düşünüyor, çünkü güven azalıyor.
(2) Banka sistemi sanayiciye, üreticiye, ticaret kesimine kredi veremiyor.

İlk yapılması gereken şey bankalardaki mevduat üzerindeki güvenceyi açıklığa kavuşturmaktır. Halkımız bankalardaki mevduatının ne ölçüde güvence altında olduğunu bilmiyor. Bilemiyor.
Mevduat sigortası sistemine göre, bankalardaki "tasarruf" mevduatının 50 milyar liraya kadar olan bölümü devlet güvencesi altındadır.
Bir banka "batar ise", o bankada tasarruf mevduatı olanların kaç farklı hesabı olur ise olsun, toplam 50 milyar liralık tasarruflarını devlet, belli bir süre sonra öder. İşlenmiş, işleyecek faiz dikkate alınmaz. Ödenecek para sadece bankaya yatırılan tasarruf mevduatıdır. Aynı kişinin bir başka bankada hesabı var ise, o bankadaki hesabı için de 50 milyar liralık güvence vardır. Bir kişinin 5 ayrı bankada hesabı var ise, bu 5 banka da batar ise, 5 x 50 = 250 milyar lirası devlet güvencesinden yararlanır.
Devlet bundan önce banka batmasına izin vermedi. Bankaların hepsini "Fon" şemsiyesi altında topladı. Bunun için 50 milyar liralık tasarruf mevduatı güvencesi dışına taşıldı. Bankalardaki paralar sınırsız bir şekilde devlet güvencesi altına girdi. Bu uygulama bankalarda "yüzde yüz mevduat güvencesi" olduğu şeklinde bir yanlış anlamayı ortaya çıkardı.

Tekrarda yarar vardır. Bugün yürürlükte olan mevzuata göre bundan sonra bir banka batar, iflas eder ise, mevduatta yüzde yüz güvence yok. Sınır sadece tasarruf mevduatında kişi başına 50 milyar liradır.
Bankacılık sisteminde kaynak yetersizliği nedeniyle ayakta durması güçleşen bazı bankaların olduğu ve bunların Fon kapsamına alınacak yerde iflaslarına karar verilebileceği söyleniyor. Bu söylentiler mevduat sahiplerinde tereddüt yaratıyor. İnsanlar gereksiz yere bankalardan para çekiyor. Türk lirası tasarruflarını dövize çevirip kasaya tıkıyor.
Bu ortamda yapılacak olan, hükümetin "radikal" bir karar alıp, bankalardaki tasarruf mevduatının tamamına (Türk lirası mevduat ile döviz mevduatına sadece tasarruf mevduatının faiz hariç anaparasının tamamına) yüzde yüz devlet güvencesi vermesi ve bunu açıklayarak güvensizliği önlemesidir. Yoksa, bankalardaki kanama, zaten hastalıklı olan bankaları yere serecek.
Gelelim bankaların reel ekonomiyi "fonlama" sorumluluğuna. (1) Kamu bankaları olarak adlandırılan bankalar yeniden yapılanma arayışında kredileri kesti. (2) Fon şemsiyesi altına alınan bankalar krediyi kesti sadece tahsilat yapıyor. (3) Bu iki grup dışındaki bankalar güçlüsü ile güçsüzü ile geleceklerinin endişesine düştüklerinden en iyi müşterilerine bile kredi vermekten korkuyor. Kredileri toplama arayışında. Banka sisteminin bu şekilde devre dışına çıktığı ekonomide çark dönmez.